Afyonkarahisar, Eskişehir ve Kütahya üçgeninde yer alan Yazılıkaya (Midas Kenti), Friglerin inanç dünyasına açılan kapı gibi. Ana Tanrıça Matar’a adanmış bu büyüleyici mekânda, dağların, vahşi doğanın ve doğurganlığın tanrıçası Kybele’nin ayinleri hâlâ taşlara kazınmış gibi hissediliyor.

Ritüellerin başlangıcında söylenen o sır dolu söz yankılanıyor sanki: “Teften yedim, zilden içtim, kernos oldum, odaya girdim.” Bu söz, Ana Tanrıça’ya adanmış gizemli törenlerin kapısını aralarken, ziyaretçileri mitolojik flüt ustası Marsyas’ın melodileri karşılıyormuş gibi bir atmosfer oluşturuyor.

Frigya’nın en kutsal alanlarından biri olan Pessinus ile birlikte anılan Yazılıkaya, Midas'ın adını taşıyan anıtsal tapınağıyla dikkat çekiyor. Kayaya oyulmuş bu devasa yapı, mimari detayları ve mistik enerjisiyle ziyaretçileri binlerce yıl öncesine götürüyor. Üçgen alınlık ve akroterlerle bezeli çatısı, iç içe geçmiş haç figürleri ve baklava dilimi motifleriyle süslenmiş yüzeyi, Frig sanatının zarif örneklerini sunuyor.

Törenlerin en dikkat çekici anlarından biri ise, Matar heykelinin Sangarios (Sakarya) Nehri’nde yıkanarak tapınağın nişine yerleştirilmesiydi. Bu kutsal ritüel, doğanın döngüsünü temsil eden Kybele–Attis mitolojisiyle birleşerek; baharın gelişiyle yeniden doğuşu, Attis’in ölümüyle kışın hüküm sürmesini alegorik şekilde anlatır.

MS 2. yüzyıldan itibaren Kybele Gizem Kültü, kurtuluş arayan kitlelerin umudu haline geldi. Özellikle 15-23 Mart tarihleri arasında yapılan, kurban ve gizli kardeşlik ritüelleriyle dolu törenler, bu kültü bölgenin dini merkezlerinden biri haline getirdi.

Frigce yazıtlarla bezenmiş Yazılıkaya’daki atmosfer, güneşin taşlara vurduğu anlarda daha da büyüleyici hale geliyor. Teflerin ritmi, ilahilerin yankısı ve rahiplerin vecd halindeki duaları, Anadolu’nun kadim inançlarının izini sürenler için benzersiz bir deneyim sunuyor.

Anadolu’nun en etkileyici antik alanlarından biri olan Yazılıkaya, Ana Tanrıça Matar’ın gizemli dünyasına bir yolculuk yapmak isteyenleri bekliyor.

Muhabir: Merve Kiraz