Tarih boyunca insanlık, inançlarını, kültürlerini ve teknolojik sınırlarını yapıların diliyle anlatmayı başardı. Kimi yapılar dua için göğe uzanırken, kimileri bilim ve sanatın cesur hayallerini simgeliyor. İşte dünyada milyonların ilgisini çeken, mimarisiyle hayranlık uyandıran 10 etkileyici yapı…
1. Kâbe, Suudi Arabistan
Kâbe İslam sanat anlayışının ilk örneğidir. İbadet kavramının insan eli ile oluşturulmuş tek odak noktasıdır. Hz. İbrahim ve oğlu İsmail’in beraber inşa ettikleri, kimi kaynaklarda Hz. Âdem tarafından temelleri atıldığı aktarılan Kâbe; İbrahimî dinlerin sonuncusu ve "Dininizi tamama erdirdim." (Maide,3) ayetiyle son hak peygamber Hz. Muhammed’in şeriatı İslam’ın odak noktası ve kıblesidir.
Kâbe, ibadet formatı hasebiyle yüzünü Kudüs’e dönenlerin dini Yahudilikten ve yüzünü İsa Mesih’in doğumu olarak kabul edilen güneşe dönenlerin dini Hristiyanlık dininden ayrılmış ve kendi odağını dinlerin tamamlandığı noktaya koymuştur.
Bu ilahi yapının isminin Kâbe olması formunu tarih içerisinde kaybetmemiş bir küp olduğunun en büyük delilidir. 10 metre uzunluğu 12 metre genişliği ve 16 metre yüksekliğinde bir kübik yapıdır. Tarih içerisinde defalarca farklı nedenlerle tahrip olmuş ve yıkılmış ancak her seferinde inşasında formunu korumuştur.
2. Lotus (Bahai) Tapınağı, Hindistan
Tapınak dünyadaki sekiz Baháí İbadet Evi tesisinden biridir ve tamamlanmasından bu yana 70 milyondan fazla ziyaretçiyi ağırlamıştır ve bu da onu dünyadaki en sık ziyaret edilen mimari yapılardan biri haline getirmiştir. Mezhepsel bir bakış açısından Lotus tapınağı, dini bağlılıklarına bakılmaksızın tüm uygulayıcılara açıktır ve daha çok ilgilenen ziyaretçiler için bir ibadet yeri işlevi görmektedir.
İlk bakışta, Hint alt kıtasının Ana Tapınağı ile Jorn Utzon'un Sidney Opera Binası arasında dikkate değer benzerlikler vardır Baháí kutsal kitabına uygun olarak, Lotus tapınağı, tapınağın dokuz kenarının her birinde üçlü gruplar halinde düzenlenmiş yirmi yedi "yapraktan" (mermer kaplı serbest duran beton levhalar) oluşan dokuz kenarlı dairesel bir yapı olarak düzenlenmiştir. Yapı lotus çiçeğinden esinlenmiştir ve tartışmasız çağdaş mimaride biyomimikrinin en görünür örneklerinden biridir.
3. Ayasofya Camisi, Türkiye
Geç Bizans kiliselerinin güzel bir örneği olan yapı, Trabzon İmparatorluğu krallarından I. Manuel Komnenos zamanında 1250-1260 yılları arasında inşa edilmiştir. Fatih Sultan Mehmet'in Trabzon'u fethini takiben camiye çevrilmiş ve vakıf eseri olmuştur. Restore edilerek 1966 yılında müze haline getirilmiştir. 2013 yılından bu yana ise cami olarak hizmet vermektedir.
Bizans taşra üslubunun, Gürcü soğan kubbesi ve Selçuklu taş ve plastik taş işlemeciliği ile harmanlandığı bir yapıdır. Kapalı kollu haç planlıdır ve yüksek kasnaklı bir kubbeye sahiptir. Kuzey, batı ve güneyinde revaklı üç girişi bulunmaktadır. Yapı, ana kubbenin etrafında değişik tonozlarla örtülmüştür. Çatıya farklı yükseltiler verilerek kiremitle kaplanmıştır.
Yapının ana kubbesinin altına rastlayan kısmında “opus sectile” tarzında çok renkli mermerden yapılmış bir yer mozaiği bulunmaktadır. Dokuz değişik tür mermerle tezyin edilen bu döşemeler hiçbir olumsuz müdahale görmeden ahşapla kapatılmıştır.
Yapının üstün bir işçilik görülen taş plastiklerinde Batı sanatının yanı sıra Selçuklu dönemi İslam sanatının da etkileri görülmektedir. Kuzey ve batıdaki revak cephelerinde görülen geometrik geçmeli bezemeleri içeren madalyonlar ile batı cephesinde görülen mukarnaslı nişler, Selçuklu taş işlemelerindeki özellikleri taşımaktadır.
4. Atomium, Belçika
Atomium'un tasarımı Belçikalı mühendis André Waterkeyn'a aittir. 1954 yılında kendisinden Expo'58 fuarı için Belçika'yı sembolize edecek ve ses getirecek bir yapı tasarlanması istenmiştir. Oda demirin kristal kafes yapısından esinlenerek, onun 165 kez büyütülmüş hali olan Atomium'u ortaya çıkarmıştır. Atomium'un fuarın açılışından itibaren toplam 6 aylık bir süre için kalması planlanırken, beklenilenden çok daha fazla ses getirdiği için şehrin bir sembolü olarak kalmasına karar verilir. Atomium 102 metre yüksekliğindedir. Birbirine demir çubuklarla bağlı olan toplam 9 küreden meydana gelmiştir. Her küre 18 metre çapındadır.
Yapılışının ardından ilk kez 2004 yılında bakıma alınan Atomium, orjinal parlaklığına kavuşturulduktan sonra 2006 yılında tekrar ziyarete açılmıştır. Atomium'um en tepedeki küresinden yer alan restoranda bir yandan yemeğinizi yiyebilir bir yandan da Brüksel manzarasını izleyebilirsiniz.
5. Brasilia Katedrali, Brezilya
Brezilya’nın başkenti Brasilia’da, Oscar Niemeyer tarafından tasarlanan eşsiz Brasilia Katedrali, modern mimarinin zirvesinde bir başyapıttır. Mimari özellikleri ve sembolizmiyle etkileyici bir yapı.
Brasilia Katedrali, Oscar Niemeyer’in modern mimarinin başyapıtlarından biridir. Katedral, Brezilya’nın başkenti Brasilia’da yer alır ve 1958-1970 yılları arasında inşa edilmiştir. Mimari açıdan dikkat çekici özellikler taşıyan katedral, 16 beton sütunla desteklenen ikonik bir yapıya sahiptir. İç mekanda, çelik kablolarla asılan heykeller ve el boyaması seramik karolar bulunmaktadır. Katedralin içerisinde dikkat çeken unsurlardan biri de renkli vitray pencerelerdir. Brasilia Katedrali, çevresine ve Brezilya’nın kültürüne önemli bir sembol olarak hizmet etmektedir.
6. Burç Halife, Birleşik Arap Emirlikleri
Burj Khalifa, Dubai'nin kalbinde bir mühendislik, mimari ve kültürel sembolizm harikası olarak duruyor. Dünyanın en yüksek binası olan bina, hayranlık uyandıran yüksekliği, tasarımı ve barındırdığı lüksle ziyaretçilerin hayal gücünü etkiliyor. Burj Khalifa şu anda gezegendeki en yüksek insan yapımı yapı olma rekorunu elinde tutuyor. Gökyüzüne 828 metreye (2,722 feet) ulaşan kule, ticari, konut ve konaklama alanlarından oluşan 163 kattan oluşuyor. Bu olağanüstü yükseklik, dünyanın dört bir yanından yüksek irtifa inşaatının, rüzgar kuvvetlerinin ve dikey ulaşım sistemlerinin zorluklarının üstesinden gelen mühendislerin, mimarların ve inşaat ekiplerinin ortak çabalarını gerektirdi. Binanın yüksekliği yalnızca rekor kıran bir başarı değil; Dubai'nin hırsının ve şehrin sınırları aşma tutkusunun somut bir simgesi.
Yeni teknikler ve yeniliklerin kullanıldığı inşaat sürecinin her yönü, kendi içinde çığır açıcı nitelikteydi. Çok uluslu şirketlerin işbirliğini ve dünyanın en iyi beyinlerinden bazılarının yaratıcılığını gerektiriyordu. Kulenin altyapısı, sağlamlığı sağlamak için betonarme bir hasır ve zeminin derinliklerine çakılmış 192 kazık ile destekleniyor. Yapıda kürleme sürecini yönetmek için soğutma sistemleriyle birlikte yüksek performanslı beton kullanıldı. Tüm bu çabalar, sert Orta Doğu iklimine her gün göğüs geren ve direnen bir kulenin kusursuz inşasıyla sonuçlandı.
7. Tac Mahal, Hindistan
1631-1648 yılları arasında Babür İmparatoru Şah Cihan'ın gözde eşinin anısına Agra'da yaptırdığı beyaz mermerden devasa bir türbe olan Tac Mahal, Hindistan'daki Müslüman sanatının mücevheri ve dünya mirasının evrensel olarak hayranlık uyandıran başyapıtlarından biridir.
Tac Mahal, Uttar Pradesh'teki Agra Bölgesi'nde, yaklaşık 17 hektarlık alanı kaplayan geniş bir Babür bahçesinde, Yamuna Nehri'nin sağ kıyısında yer almaktadır. Babür İmparatoru Şah Cihan tarafından eşi Mumtaz Mahal anısına inşa ettirilmiş olup, yapımına MS 1632'de başlanmış ve MS 1648'de tamamlanmıştır. Cami, misafirhane ve güneydeki ana giriş, dış avlu ve manastırlar daha sonra eklenmiş ve MS 1653'te tamamlanmıştır. Arapça yazıyla yazılmış birkaç tarihi ve Kuranî yazıtın varlığı, Tac Mahal'in kronolojisinin belirlenmesini kolaylaştırmıştır. İnşası için imparatorluğun her yerinden ve ayrıca Orta Asya ve İran'dan duvar ustaları, taş kesiciler, kakmacılar, oymacılar, ressamlar, hattatlar, kubbe inşaatçıları ve diğer zanaatkarlar talep edilmiştir. Tac Mahal'in baş mimarı Ustad-Ahmad Lahori'dir.
Tac Mahal, tüm Hint-İslam mimarisi yelpazesinde en büyük mimari başarı olarak kabul edilir. Tanınmış mimari güzelliği, katılar ve boşluklar, içbükey ve dışbükey ve hafif gölgenin ritmik bir kombinasyonuna sahiptir; kemerler ve kubbeler gibi estetik görünümü daha da artırır. Yemyeşil manzara, kırmızımsı yol ve üzerindeki mavi gökyüzünün renk kombinasyonu, anıtı sürekli değişen tonlarda ve ruh hallerinde sergiler. Mermerden kabartma çalışması ve değerli ve yarı değerli taşlarla kakma onu ayrı bir anıt yapar.
8. La Sagrada Familia, İspanya
La Sagrada Familia (Kutsal Aile), İspanya'nın Barselona şehrinde bulunan ve modern mimarinin öncülerinden sayılan Antoni Gaudi'nin 1883 yılında devraldığı fakat 1926 yılında bir tramvayın altında kalarak ölmesi sonucu yarım kalan bir bazilikadır.
1882 yılında halkın yardımlarıyla yapımına başlanan mimarinin bitmemesinin nedeni hâlâ sembolik olarak halkın yardımlarıyla yapımına devam edilmesi ve Gaudi'nin karmaşık mimari tarzının çözülmesinin güçlüğüdür. Ayrıca binanın çizimlerinin ve ilk yapım yöntemlerinin de 19.yüzyıldan kalması nedeniyle günümüz teknolojisine uyarlanması da bir başka zorluktur. 2026-2028 yılları arasında bitmesi tahmin edilen kilise yardımseverlerin katkılarıyla yapılmaktadır.
Gaudi, bazilikadaki büyük kulelerden bir tanesinin bitimini görebilmiştir. Kuleleri tasarladıktan sonra bu kulelerin Barselona'ya gelecek olan gezginler için mükemmel bir karşılama olacağına inandığını belirtmiş ve kulelerin tepesindeki süslemelerin cennet ile yeryüzü arasında bir bağlantı sağlarmış gibi göründüğünü de ifade etmiştir.
Bazilikanın iç yapısını ayakta tutan kolonlar dallanıp budaklanan ağaçlar şeklinde tasarlanmıştır. Yapının içine girildiğinde ormanda dolaşma hissi uyanır.
Gaudi şehirde yaptığı bütün yapılardan elde edilen geliri bu yapıya yatırmıştır. 1984 yılında UNESCO tarafından "Antoni Gaudí'nin Eserleri" adı ile Dünya Mirası olarak ilan edilen yapılar arasında yer almaktadır.[
9. Notre Dame Katedrali, Fransa
Notre Dame Katedrali (Fransızca: Cathédrale Notre Dame de Paris), Fransa'nın başkenti Paris'te bulunan dünyaca ünlü bir katedraldir. Meryem Ana'ya ithafen isimlendirilmiştir. Gotik yapı Île de la Cité'nin doğu kısmında, Paris'in diğer tüm önemli yapıları gibi Seine Nehri'nin kıyısında bulunur. Girişi batıya bakar.
Fransız Gotik mimarisinin en güzide örneği olarak bilinen Notre Dame, ayrıca ilk Gotik katedrallerden biridir ve Gotik dönem boyunca inşası sürmüştür. Hristiyanlığın bölgeye ulaşmasından önce aynı konumda Gallo-Romen kültüre ait bir Jüpiter tapınağının yer aldığı düşünülmektedir.
Katedraldeki heykellerin ve işlemeli camların Orta Çağ Roma mimari üslubundan sonra pek görülmemiş bir dünyevilik içermesi, natüralizm akımının eserlerdeki ağır etkisi sebebiyledir. Turistler açısından popüler bir yer olmasının yanı sıra, hâlen bir Roma Katolik Katedrali olarak kullanılır ve Paris başpiskoposluğuna ev sahipliği yapar.
10. Sidney Opera Binası, Avustralya
Sidney Opera Evi (Sydney Opera House), Avustralya'nın en büyük şehri Sidney'in sembolü ve 20. yüzyılın en ünlü yapılarından biri. Danimarkalı ünlü mimar Jorn Utzon bu eseriyle 2003 Pritzker Mimarlık Ödülünü kazanmıştır. UNESCO tarafından 2007 yılında Dünya Mirasları Listesine eklenmiştir.
Bina 183 metre uzunlukta ve 118 metre genişlikte olup 1,8 hektarlık bir alanı kaplar. Benzersiz çatısı 67 metreye kadar yükselir ve İsveç'ten getirilmiş 1.056.000 adet beyaz seramik fayansla bezenmiştir. 588 adet beton ayak, yerin 25 m kadar derinine inerek yaklaşık 160.000 ton ağırlığındaki yapıyı taşırlar.
Opera binası 5 tiyatro salonunu içerir. Bunlar, 2679 koltuklu Concert Hall (Konser salonu), 1547 koltuklu Opera Theatre (Opera tiyatrosu), 544 koltuklu Drama Theatre, 398 koltuklu Playhouse ve 364 koltuklu Studio Theatre'dır. Yapının toplam 1000 odası vardır. Bunlar içinde 5 tane prova stüdyosu, 60 tane soyunma odası, 4 lokanta, 6 bar ve çok sayıda hatıra dükkânı vardır. 25.000 kişilik bir şehrin ihtiyacını karşılayacak kadar elektrik kapasitesine sahiptir ve elektrik kablolarının uzunluğu 645 km dir.





