Zaman zaman hepimiz çevremize yabancılaştığımızı, hatta kendi bedenimize dışarıdan bakıyormuşuz gibi hissetmişizdir. Ancak bu durum sık sık tekrar ediyor, yaşam kalitesini düşürüyor ve kontrol edilemez hale geliyorsa; uzmanların uyarısına göre bu bir ruhsal bozukluğun habercisi olabilir.
Depersonalizasyon ve derealizasyon adı verilen bu iki ruhsal durum, bireyin kendisine veya çevresine karşı yabancılaşma yaşamasıyla karakterize ediliyor. "Kendinden kopma" olarak tanımlanan depersonalizasyon, kişinin kendi bedenini ya da düşüncelerini uzaktan izliyormuş gibi hissetmesiyle ortaya çıkıyor. Öte yandan "gerçeklikten uzaklaşma" anlamına gelen derealizasyon ise çevrenin bir rüyadaymış gibi algılanmasıyla kendini gösteriyor.
Bir Rüyanın İçindeymiş Gibi
Depersonalizasyon yaşayan bireyler, kendilerini adeta robotlaşmış gibi hissediyor; fiziksel ve duygusal tepkilerinde kopukluk yaşıyor. Kendi yüzünü, ellerini ya da sesini bile yabancı algılayabiliyor. Zaman zaman bedeninin bazı bölümlerinin boyutunun değiştiğini düşünmek de bu bozukluğun tipik belirtileri arasında yer alıyor.
Derealizasyonda ise kişi dış dünyaya karşı mesafe hisseder. Etrafındaki nesneler ya yapay gelir ya da bulanıklaşır. Renkler soluk, sesler uzaktan gelir gibidir. Bazı bireyler, çevreyle aralarında görünmez bir duvar varmış gibi hissettiklerini dile getirir.
Zihnin Aşırı Yüklenmeye Karşı Tepkisi
Uzmanlara göre bu durum, beynin aşırı stres ya da travmatik olaylara karşı kendini koruma çabasıyla gelişiyor. Özellikle çocuklukta yaşanan travmalar, ihmal, istismar ya da aile içi şiddet gibi olaylar, bireyin gerçeklikle bağ kurmakta zorlanmasına neden olabiliyor. Aynı zamanda ağır psikolojik baskılar, yorgunluk, uykusuzluk, madde kullanımı ve bazı nörolojik hastalıklar da bu bozuklukları tetikleyebiliyor.
Bu durumun, bireyin gerçeklikten geçici olarak koparak zihinsel bir “koruma alanı” oluşturma çabası olduğu düşünülüyor. Özellikle esrar gibi bazı maddelerin kullanımı da bu tür epizodları başlatabiliyor.
Herkesin Başına Gelebilir Ama...
Araştırmalara göre sağlıklı bireyler dahi yaşamlarının bir noktasında kısa süreli bu tür deneyimler yaşayabiliyor. Ancak bu semptomların sıklaşması, tekrarlanması ve bireyin günlük yaşamını etkilemeye başlaması durumunda, durum bir psikiyatrik bozukluk olarak değerlendiriliyor.
Genellikle ergenlik döneminin sonlarında ya da erken yetişkinlikte ortaya çıkan bu bozukluklar, kadın ve erkeklerde benzer oranlarda görülüyor. Belirtilerin tanınması ve zamanında destek alınması, tedavi sürecinde büyük önem taşıyor.
Belirtiler Neler?
Depersonalizasyon Belirtileri:
Bedenine yabancılaşmak, uzaktan izliyormuş gibi hissetmek
Duygusal olarak hissizleşmek
Kontrol kaybı yaşamak
Zaman algısında bozulma
Robot gibi otomatik davranışlar
Derealizasyon Belirtileri:
Etrafı gerçek dışı algılamak
Renkleri ve sesleri soluk veya bozuk hissetmek
Sanki bir film sahnesindeymiş gibi yaşamak
Çevreyle arasında camdan bir duvar varmış hissine kapılmak
Zamanın yavaş ya da hızlı aktığını düşünmek





