Eskişehir’in Han ilçesine bağlı Yazılıkaya Köyü yakınlarında, doğa ve tarihin iç içe geçtiği büyüleyici bir antik kent yükseliyor: Midas Yazılıkaya. Dağlık Frigya Bölgesi'nin güney ucunda, tüf kayalardan oluşan Yazılıkaya Platosu üzerine kurulu bu kutsal alan, 650 metre uzunluğu ve 320 metre genişliğiyle adeta bir açık hava tapınağını andırıyor. Vadi tabanından yaklaşık 70 metre yükseklikte konumlanan bu eşsiz kent, binlerce yıllık bir geçmişin izlerini taşıyor.
Midas Yazılıkaya Antik Kenti’nin keşfi, 1800’lü yıllarda İngiliz gezgin William Martin Leake ve ekibiyle başladı. Ancak buraya "Midas Kenti" adını kazandıran kişi, ünlü araştırmacı W. Ramsay oldu. 1930’ların sonlarında Fransız sanat tarihçisi Albert Gabriel ve Hollandalı arkeolog C.H. Emilie Haspels’in öncülüğünde başlayan sistemli kazılar ise bölgenin tarihi değerini tüm dünyaya duyurdu.
Frigler için Gordion siyasi bir başkentken, Midas Kenti dini bir merkezdi. Kazılar, MÖ 8. yüzyılın sonlarına dayanan ilk Frig yerleşmelerine ışık tutarken, bölgedeki dini anıtların MÖ 8-6. yüzyıllar arasında inşa edildiğini gösteriyor. Üstelik kent, yalnızca Frig döneminde değil; Pers, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerinde de çeşitli eklemelerle kullanılmaya devam etmiş.
Kentte bulunan anıtsal cepheler (fasadlar), sunaklar ve nişler, Frigler’in doğayı temsil eden Ana Tanrıça Matar Kubileya’ya duyduğu derin bağlılığı yansıtıyor. Kayalara oyulmuş üçgen alınlıklı ve beşik çatılı yapılar, Frig konutlarının cephe mimarisini yansıtırken, üzerlerindeki geometrik ve bitkisel motifler Frig ahşap işçiliğinin izlerini taşıyor.
Bu anıtların merkezinde yer alan kapı biçimli kaya nişleri, Ana Tanrıça'nın sembolik varlığına ev sahipliği yapıyor. Frig halkı için bu yapılar, tanrıçanın dünyaya epifani ile görünmesini sağlayan kutsal mekanlar olarak kabul ediliyordu. Ayrıca kentteki sunaklar ve nişler, tanrılara adaklar sunmak ve dua etmek için kullanılıyordu.
UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne aday gösterilen Midas Yazılıkaya, yalnızca Frigya’nın değil, dünya kültür mirasının da gözbebeği olmaya aday. Bugün hâlâ gizemini koruyan bu antik kent, Anadolu’nun en önemli arkeolojik hazinelerinden biri olarak geleceğe taşınıyor.





