İstanbul merkezine sadece 22 kilometre uzaklıkta, Küçükçekmece Gölü’nün kuzey sahiline yakın bir noktada yer alan Yarımburgaz Mağaraları, Altınşehir’in 1 kilometre kuzeyinde, kolayca ulaşılabilir bir konumda bulunuyor. Antik çağlardan bu yana yaşam izleri taşıyan mağara, arkeoloji dünyasında büyük ilgi görüyor.
Uluslararası Kazılarla Gün Yüzüne Çıkan Tarih
Yarımburgaz Mağaraları, ilk kez 19. yüzyılın ortalarında Abdullah Bey tarafından bilim dünyasına tanıtıldı. Ancak gerçek anlamda sistemli kazı çalışmaları, 1963 yılında Prof. Dr. Şevket Aziz Kansu ve Kılıç Kökten öncülüğünde başladı. 1964-1965 yıllarında bu çalışmalar daha da derinleştirildi.
1984-85 yıllarında BÜMAK tarafından araştırılan mağaralar, uluslararası standartlarda haritalandırıldı. Ardından 1999’da “Eurasian Bridge” projesi kapsamında biospeleolojik araştırmalara da ev sahipliği yaptı.
Türkiye’nin Bilinen En Eski Yerleşim Yeri
2001 yılında 1. Derece Arkeolojik ve Doğal Sit Alanı ilan edilen Yarımburgaz Mağaraları, sadece doğal güzelliğiyle değil, tarih öncesine uzanan kalıntılarıyla da dikkat çekiyor. Burada bulunan buluntular, mağaranın Paleolitik Çağ’a ve hatta Alt/Orta Pleistosen, belki de Çibanyen dönemine ait olabileceğini ortaya koyuyor. Bu da, Yarımburgaz’ın sadece Türkiye'nin değil, Avrupa'nın da erken yerleşim tarihindeki yeri açısından son derece önemli olduğunu gösteriyor.
Arkeoloji Tutkunları İçin Keşfedilmeyi Bekleyen Hazine
Bugün hem akademik dünyada hem de doğa ve tarih tutkunları arasında özel bir yere sahip olan Yarımburgaz Mağaraları, korunması ve tanıtılması gereken eşsiz bir miras. İstanbul'un hemen yanı başında böylesine derin bir geçmişin izlerini sürmek, kenti farklı bir gözle görmemizi sağlıyor.





