KÜLTÜR-SANAT

Zamanda Yolculuk: Mamallapuram’ın Kayalara Oyulmuş Büyüleyici Tapınaklar

Tamil Nadu’nun kıyısında, tarih ve taşın iç içe geçtiği Mamallapuram’daki antik Hindu tapınakları, UNESCO tarafından dünya mirası olarak korunuyor.

Abone Ol

Güney Hindistan’ın Tamil Nadu eyaletinin Chengalpattu ilçesine bağlı Mamallapuram (diğer adıyla Mahabalipuram), yalnızca doğal güzellikleriyle değil, aynı zamanda taşı sanata dönüştüren binlerce yıllık anıtlarıyla da dikkat çekiyor. Bengal Körfezi'nin kıyısında yer alan bu tarihi şehir, 7. ve 8. yüzyıllarda Pallava Hanedanı döneminde inşa edilen eşsiz Hindu anıtlarıyla tanınıyor.

Taşta Hayat Bulan Miras

Mamallapuram, taş ustalığının zirveye ulaştığı yerlerden biri olarak kabul ediliyor. Bölgedeki anıtlar ve tapınaklar, tek parça kayalara oyulmuş yapılarıyla dikkat çekerken, Dravidian mimarisinin ilk örneklerini gözler önüne seriyor. Arjuna’nın Kefareti adlı devasa kaya rölyefi, Pancha Rathas (Beş Arabalı Tapınak), Krishna’nın Masalı, Mağara Tapınakları ve ünlü Kıyı Tapınağı (Shore Temple), bölgenin en çarpıcı yapılarından sadece birkaçı.

Bu yapılar sadece estetik anlamda değil, kültürel ve dini açıdan da büyük bir öneme sahip. Her biri, Hindu mitolojisinin önemli sahnelerini betimlerken, dönemin sanatsal ve mimari birikimini de yansıtıyor.

UNESCO Korumasında Bir Dünya Mirası

Mamallapuram’daki bu etkileyici anıt grubu, 1984 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınarak küresel ölçekte koruma altına alındı. UNESCO, bu kararı alırken bölgedeki yapıların “olağanüstü evrensel değer” taşıdığını ve insanlık tarihine ışık tuttuğunu vurguladı.

Bugün Mamallapuram, hem tarih tutkunları hem de mimari meraklıları için adeta açık hava müzesi niteliğinde. Her yıl binlerce turistin ziyaret ettiği bölge, Hindistan'ın kültürel turizmine de önemli katkılar sağlıyor.

Zamana Direnen Taşlar

Mamallapuram anıtları, yüzyıllar boyunca depremlere, rüzgârlara ve tuzlu deniz havasına karşı direnerek günümüze kadar ulaşmayı başardı. Bu yönüyle de sadece kültürel değil, aynı zamanda mühendislik açısından da etkileyici bir başarıyı temsil ediyor.

Pallava hükümdarlarının bu anıtları yaptırırken dini olduğu kadar sanatsal bir motivasyonla hareket ettikleri düşünülüyor. Özellikle kayaya oyma tekniğiyle yaratılan sahneler, dönemin heykeltraşlık sanatının geldiği noktayı çarpıcı biçimde gözler önüne seriyor.