Hayatın değeri ön yargısız sade bir yaşantıyı amaçlamakla artar. Yeni doğmuş bir bebeği sevgiyle sulamak, her ağladığında yanında olduğunuzu hissettirmektir ilk adım yaşantınızı güzel kılmak adına...Kalplerin sırf bir organ olduğunu düşünenler kendi kalpleri kırılınca nereye saklıyorlar masum yönlerini? Merak ediyorum doğrusu! Etrafınızda ki insanlar karamsar iklimlere doğru savrulduğunda bir rüzgar olup onları oradan çıkarmalısınız. Hakiki dost nedir biliyor musunuz? Yolunuzu kaybettiğinizde yol, nereye gideceğinizi bilemediğinizde size yön verebilendir. Sanırım  gerçeklik bu tüyolar da gizli. Yaşamınız dolambaçlı bir hale dönüştüğünde sizinle gözü kapalı  o engeli aşacak insanlar olmalı mutlak surette baş ucunuzda... Veya onlar bu hüzünlere yenik düştüğünde gülücükleri çehrelerine yerleştirmek için içten yardımcı olmalısınız. Mutlu olduğunuz anlar az gibi görünse de dilerseniz bu mutluluğu bütün ömrünüze serpiştirebilirsiniz.
                  İnsan fırsatları arada bir de kendisi oluşturmalıdır. İlk hamleyi karşıdan beklerseniz belki de kazanabileceğiniz en iyi arkadaşlığı baştan kaybetmişsinizdir. Arkadaşlarınızla doyasıya mutlu olmalı ve bu mutluluğu aralıksız kırbaçlamalısınız. Hiç kimse sizinle oturduğu sofradan mutluluğa, sevgiye aç kalkmamalıdır. 
                Ön yargılı olmak baştan kılıç giyinip kuşanmaktır. Böyle bir insana kim yaklaşabilir ki veya kim selam verebilir? Herkes de bir kaygı oluşur ve bu durumu maalesef kendiniz oluşturmuşsunuzdur. Tatsız bir durumla karşılaştığınız da anlamadan dinlemeden hüküm vermeyin. Nedenini veya nasıl olduğunu araştırın . Kaleminizi kırıp da kenara geçmeyin! Bununla ilgili kısa bir hikaye var kalemimin ucunda. Vaktiyle bilge bir padişahın dört oğlu varmış. Çocuklarının çok aceleci ve ön yargılı  olduğunu görünce onlara güzel bir ders vermek istemiş ve onları sırayla başka bir memlekette ki ağacı görmeleri için göndermiş. Kışın ilkini, ilkbahar da ikincisini, yazın üçüncü oğlunu ve en sonuncuyu da son bahar da göndermiş. İlki kuru ve karla kaplı bir ağaç gördüğünü söylemiş. İkincisi renkli çiçekleri olan bir ağaç, üçüncüsü ise çok güzel meyveler veren bir ağaç gördüğünü söylemiş. Sonbaharda giden oğlu hepsinin yanıldığını, sararmış yapraklı bir ağaçtan başka bir şey görmediğini anlatmış. Babaları 'haklısınız fakat hepiniz ağacı başka bir mevsimde gördünüz' demiş. Demek istediğim tam da bu. Hikayenin özü, insanlarla olan ilişkileriniz de peşin hükümlü olursanız belki de haksızlık edersiniz.  Yaşadıklarımızı tek bir mevsimle değerlendirmeyelim! Birisi hoşunuza gitmeyen bir şey söylediğinde hangi mevsimde olduğunu bir araştırın bakalım. Belki o anda gerçekten sıcak düşüncelere hasretti. Mevsimi kıştı. Bekleyin sabırla elbet dağılacaktır bu ayaz ve soğuk. Çünkü kış mevsiminin karı da, soğuğu da yaz gelip de güneş açıncaya kadardır. Ve ön yargılı olmak kış kadar soğuk, kış kadar acımasızdır.