Bilgisi bizim tarafımızdan bilinmeyen bize kapalı bir alemden, sonsuz kudret sahibinin izni, emri ve tasarrufuyla getirildik. Seçme hakkı elimizde olmayan mekanlarda, bizim için hazırlanmış ortamlarda bulduk kendimizi. Bize hizmet eden, bunu zevkle yapan, eziyet versek dahi, şefkatinin şiddetinden eziyeti hissetmeyen, bizi canı pahasına koruyup kollayan ortamlarda olgunlaştık, insanlığı öğrenip boy atıp kendimize geldik, vazifemizi, ne için geldiğimizi, yapmamız gerekenleri, yapmamamız gerekenleri aradık durduk hazır ve hazırlanan şefkat yüklü fedakarlığın zirvesi ortamlarda….Bütün bu hazırlıklar ne içindi, ne isteniyordu bizden. Neden her şey bize hizmet için hazırlanmış içimizde ve dışımızda. Alem niçin üzerimize titriyordu. Şefkat abidesi ana kucağı, fedakarlık timsali baba ocağı ne için hazır edilmişti bize. Neden dünyanın en nadidesi en kıymetlisi idik?....
  Evet Rabbini bilmeye, ona kulluk etmeye, insanlığı imar etmeye, gönüllere sermaye olmaya hazırlanıyordu insan, ancak böyle özenle hazırlanmış bir ortamda korunup hazırlana bilirdi. Bütün bu hazırlıklar, bu masraflar, hazır ortamlarda hazır edilen bu nimetler, sadece bu dünya için kısacık bir ömür için, yiyip, içip, yan gelip yatmak için olamazdı. Nitekim ömrün en uzunu bile su gibi akıp gidiyordu durmadan, durdurulamadan, öyleyse ne içindi bunca emek . Evet tek bir şey isteniyordu bizden; Hakça duruş, hakkın yanında duruş, tıpkı emrolunduğumuz gibi dosdoğru duruş, haklının yanında oluş. Bu vakarlı, haklı, insana yakışır Rabbin istediği duruş için, hakkı ve hakikati tanımalı, batılı ve batıl yolları bilip şuurlanmalıydı . Bunun kaynağı da hazırlanmış baş ucumuza konmuştu. Daha biz gözlerimizi dünyaya açmadan. Sadece bize tek şey kalıyordu bu her şeyin hazırlandığı ortamda. Uzanıp talep edip ve almak. Hakkı kaynağından hak yoldan, hakça almak. Eğip bükmeden, eğilip bükülmeden, kem, küm etmeden arasına bir şey katmadan emredileni  istenilen  olmak için, emredildiği gibi almak ………
Yakındık hakkı almak için ama, bizimkiler vardı arada, hakka uymasa da bizim görüşümüz, bizim anlayışımız, yıkılması, yerle bir edilmesi gereken bize göreler vardı ve engeldi hak ile aramızda, oysa Hakkın istediği  bizim bizden kurtulup, sadece hakkı ve onun  getirdiklerine ittiba edip kurtulmamızdı. Hastalıklarımızdan kurtulup hakça bir duruş, O nun istediği  gibi bir duruş  sergilememizdi. Acaba biz kimin yanında ve yolunda durduk? Ya da durduğumuz yerde bize en yakın kimdi ?. Bize insanlık ve kulluk duruşumuzda en yakın olan dünya, nefsimiz ve onun işbirlikçisi şeytan mı idi. Yoksa biz mi onlara en yakındık duruşumuz ve tercihimizle.
Evet sadece bir duruş istendi bizden, Hakkın istediği gibi, hakça, hak yolda, hakkı tutup kaldıran, bize değerler katan. Bunun içindi bunca emekler….. Duruşumuz, yanında durduklarımız, ya kurtuluşumuz yada ateşimiz olacaktı. Duruşumuz ,tavrımız, rengimiz açıkça belli olduktan sonra gideceğiz götürüleceğiz duruşumuzun ifadesini vermek için……
GELDİK……..DURDUK…….GİDİYORUZ…………Çoğumuzun gittiği gibi. Duruşumuzun ve gidişimizin de yamulmadan, fıtrat üzere emredildiği gibi dosdoğru olması temennisiyle………