Geçtiğimiz günlerde Cumhuriyet’in kuruluşunun 96. Yılını idrak ettik.

Her görüşten ve inançtan insan bu bayramı büyük bir coşkuyla kutladı.

Çünkü, Cumhuriyet hepimizi içine alan güzel bir şemsiyeydi.

Kurtuluş savaşının o yakıcı ortamında hangimiz bu aziz vatana kurban vermedik?

Ocaklar sönmesin, bayraklar inmesin, ezanlar dinmesin diye canla başla mücadele verdik.

Yeri geldiğinde süngüyle, yeri geldiğinde kazma küreklerle, göğüs göğüse düşmanla cenk ettik.

Ama bütün bu kahramanlıkları samimiyetle ve birlik beraberlik içerisinde gösterdik.

Şairin; “Girmeden tefrika bir millete düşman giremez/ Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.” dediği gibi, yüreklerimizin toplu olarak attığı o günlerde bizi kimse yıkamadı.

Akabinde yine hep birlikte karar verilerek, bu çetin mücadelenin ardından gelen zafer ‘Cumhuriyet’le taçlandırıldı.

Bütün bu güzelliklerin perde arkasındaki sır, “birlikte hareket edebilme” motivasyonuydu.

Evet, sihirli güç; birlik-beraberlik ruhuydu.

Hani şu Afrikalıların ‘Ubuntu’ su…Hikaye bu ya; Bir gün Afrika’da çalışan bir antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir.

Oyun basittir.

Çocukları belirli bir yerde yan yana sıraya dizer ve açıklar;

“Herkes karşıdaki ağaca kadar tüm gücüyle koşacak ve ağaca ilk ulaşan birinciliği kapacak. Ödülü ise yine o ağacın altındaki güzel meyveleri yemek olacak. “

Çocuklar oyuna hazır olunca, antropolog oyunu başlatır.

İşte o anda bütün çocuklar el ele tutuşur ve beraberce koşarlar.

Hedef gösterilen ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyveleri yemeye başlarlar.

Antropolog şaşırır ve çocuklara neden böyle yaptıklarını sorar.

Aldığı cevap hayli manidardır;

“Biz ‘ubuntu’ yaptık. Yarışmış olsaydık, aramızdan sadece bir kişi yarışı kazanacak ve 1. Olacaktı. Nasıl olur da diğerleri mutsuzken yarışı kazanan bir kişi ödül meyveyi yiyebilir? Oysa bizi ubuntuyaparakhepimiz yedik.

Ubuntu; Güney Afrika’da, “Ben, biz olduğumuz zaman ben’im” demektir.

Evet, biz de o yıllarda bu güzel hasleti yakaladık ve uyguladık. Sonunda Allah bu güzel vatanı bize bahşetti.

AşıkVeyselimizin; “Kürd’ü Türk’ü ve Çerkez’i/ Hep Adem’in oğlu, kızı/Beraberce şehit, gazi/Yanlış var mı ve neresi” dörtlüğünde olduğu gibi ‘ben’ değil, ‘biz’ bilinciyle hareket ettik ve kazandık.

Hanimeşhur ‘Sarı Öküz Hikâyesi’nde anlatılan o hataya düşmeden, “birimiz hepimiz, hepimiz birimiz” sırrınca birbirimize sarıldık.

Bu gemide hepimiz aynı yolun yolcusu olduğumuzun bilinciyle gemiyi kimseye deldirmeden salimen limana ulaştırdık.

Bu limanda hep birlikte mutlu ve huzurluyuz.

Lakin bu huzuru bize çok görenler var..

Anlaşılan o ki su uyuyacak ama düşmanuyumayacak.

Düşmana karşı yine birlik beraberliğimizi muhafaza ederek nice cumhuriyet bayramlarınıhep birlikte kutlayacağız inşallah..