VALİLİK MAKAMINA 
                                                                            ERZİNCAN
Erzincan, merkezi Altıntepe olan ilk çağın ilk metropol niteliğindeki kentlerinden biri olmakla özgün ve özel bir yere sahiptir.
Kentin kadim geçmişi, Erzincan Ovası’nın batısında Karadağ-Köhnem dağlarının doğu eteklerinde yer almaktadır.
Hitit metinlerinde ARZİYA diye anılan kentin geçmişi Çatalarmut, Bahçeli, Sütpınar Köyleri yerleşimi ve bu yerleşim alanları içerisinde bulunan KIZLAR KALESİ mevkiidir.
Kızlar Kalesi; kale-kenti, Hayaşa- Urartu Dönemi’ne ait tahkimatlar arasındadır. Ne var ki TAŞ OCAĞI işletmesine açılan bu tahkimat(kale) yok edilmiş, doğal ve tarihi varlığın kalan bölümleri yok edilmeye devam etmektedir.
Tarihi kutsal mekân ve tahkimat (kale)  yerleşim olması yanı sıra doğal niteliğiyle özgün ve muhteşem bir alanın yok edilmesi hiçbir şekilde kabul edilmez.
Ayrıca;
Söz konusu Taş Ocağı işletmesi yöre tarım ve ziraat alanları için açık tahribat ve risk nedenidir.
Erzincan Ova Kenti’nin bu tarihi/ kutsal mekânın tahrip edilmesinin acilen önlenmesi için gereğini arz ederim.
03. 07. 2013                                                                                                                    Dr. Tahir Erdoğan Şahin
                                                                                                                                           Tarihçi/ Emekli
                                                                                                                                            Akademisyen

Yukarıdaki valilik makamına verilen dilekçe öncesinde, yöre tarihinin araştırılması için gelen bilim adamımız T. Erdoğan Şahin ve araştırma ekibinin içerisinde biz de bulunduk.
Tüm Erzincan’ı kapsayan bu araştırma da, Tercan, Çayırlı yöresi bilimsel gezilerinden sonra ova ve çevresi gezilerini tamamladık. Doğa ve tarihsel değerlere karşı olan duyarsızlık ve yapılan tahribatın tüm ekibi yasa boğduğunu söyleyebilirim.
Bahçeli Köy yakınındaki “Kızlar Kalesi” ve üzerinde yer aldığı doğal kaya ve bu kayaların barındırdığı kutsal alanların devasa makinalarla yok edilmesini görmek tahribat boyutunun en feci göstergesiydi.

Karadağ ve Köhnem Dağları, sıradan dağlar değildir. Kadim medeniyetlerin izleri var. Ve sadece Erzincan için değil Anadolu Tarihi içerisinde kutsal addedilen nadir doğal- tarihi varlıklardan… Bu dağın doğu etekleri en eski Erzincan’ın ilk yerleşim bölgesi. Taş ocağı işletmesi marifetiyle yıkılan Kızlar Kalesi; Eski Erzincan kalesi ve tapınak işlevli anıtsal, doğal kaya görünümlerine sahiptir. Ne var ki taş ocağı işletmesi faaliyetleri Kızlar Kalesi’nin devamı niteliğindeki diğer doğal ve tarihi alanları yok etmeye devam ediyor. 
Bir doğa felaketi söz konusu. Bu dağa sırtını dayamış tarihî Erzincan’ın en güzel ve asırlık köyleri yıllardır büyük tehlike yaşıyor. 
Yöre halkı, işletmenin dinamit patlatmadan nakliye işlerine, ekonomiden sağlığa ve hatta su havzalarına kadar her etkinliğinden sürekli zarar görüyor… Köyler toz bulutları arasında kayboluyor. Yakın zamanda çeşitli biçimlerde tepkisini gösteren halkın şikâyetleri şu ana kadar yeterince ciddiye alınmamış, bu tahribat ve yok etme etkinliği maalesef önlenememiştir.
Peki, niçin?
Neden özellikle burası? 
Erzincan’ın her tarafı alabildiğine dağ… Taş ocağı için Bu kutsal mekân, tarım ve yerleşim alanlarının dışında onlarca alternatif varken, neden burası?
Nakliyeden kazanmak ve iki kuruş daha ucuza mal etmek için…
Mesafeleri azaltmak adına bir medeniyetin kalıntıları yok edilebilir mi?
Dünyada hangi toplum kendi kentinin en eski ve kutsal mekânlarını bu tarzda yok edilmesine fırsat tanıyabilir. O medeniyetin üzerimizde hakları yok mu? 
Erzincan Halkı’nın gözü artık bu kutsal dağın üzerinde olacak, olan biteni takip edecektir.
Gerekirse örgütlenerek o kutsal dağa çıkacak, ecdadının mirasına sahip çıkacaktır.
Umut ediyoruz ki yeryüzünde eşi ve benzeri olmayan biçimde bu doğa ve tarih varlığını yok etme etkinliği sona erdirilir. 
NOT: Bu bilimsel gezi içerisinde şahit olduğumuz olumlu ya da olumsuz izlenimlerimizi paylaşmaya devam edeceğiz. Gelecek yazımızda Prof. Dr. Ali Demirsoy’un Eğin Şenliklerinde ki konferansta değindiği çok daha önemli bir konuya dikkatleri çekeceğiz.