Eskiden her şey daha basitti. O koca ekranlar, parlayan bildirim ışıkları yoktu. İnsanların sosyalleşmek için tek bir yolu vardı: muhabbet. Kahvehaneler, komşu ziyaretleri, akşam yemeği sofraları; bunlar sadece toplanma mekânları değil, birbirimizle konuşmaktan başka seçeneğimizin olmadığı zorunlu sosyalleşme alanlarıydı. O zamanlar bir araya gelmek, akıp giden bir sohbete katılmak demekti. Paylaşmak demekti, acıyı, hüznü, sevinci, mutluluğu, problemleri... Ancak bugün durum tamamen değişti. Elimizdeki o parlak, küçük kutular, bizi 'bağladıkça' aslında birbirimizden kopardı. Ve uzmanlar uyarıyor: Aile içindeki o derin muhabbet boşluğunun yerini dolduran tek şey, artık dijital bağımlılık.
Yeni neslin en büyük sorunlarından biri olan dijital bağımlılık, genellikle çocuğun iradesizliği veya cihazların cazibesi olarak görülse de, uzmanlar sorunun kaynağının doğrudan aile tutumları olduğunu belirtiyor. Yapılan son araştırmalar ve klinik gözlemler, ekranlara aşırı bağlanmanın bir sonuç olduğunu; asıl problemin ev içindeki kuralsızlık, yetersiz iletişim ve ebeveynlerin kendi dijital alışkanlıklarında yattığını ortaya koyuyor.
UZMANLAR GÖRÜŞ BİRLİĞİNDE: DİJİTAL BAĞIMLILIK İÇİN 4 TEMEL SEBEP
Çocuk ve Ergen Psikolojisi uzmanları, dijital bağımlılığın temelinde yatan ve aile tutumlarıyla doğrudan ilişkili olan dört ana sebebi şöyle sıralıyor:
1. Sınır Koyma ve Tutarlılık Eksikliği
Bağımlılığın en yaygın sebebi, ebeveynlerin çocuklarının ekran süresine net ve tutarlı sınırlar koyamamasıdır. Uzmanlara göre, "Bugün izin verilen ekran süresinin, yarın yasaklanması ya da bir tehdit unsuru olarak kullanılması, çocuğun bu kuralı ciddiye almamasını sağlıyor. Kurallar esnekleşince, cihazlar temel ihtiyaç gibi algılanmaya başlıyor." Sınır koymadaki başarısızlık, çocuğa "dizginsiz serbestlik" hissi vererek bağımlılığı derinleştiriyor.
2. Ebeveynin Rol Model Olamaması
Uzmanlar, çocuğun gördüğünü taklit ettiğinin altını çiziyor. Ebeveynlerin yemek masasında dahi sürekli telefonlarıyla ilgilenmesi, çocuk için ekranı 'önemli ve meşru' bir aktivite haline getiriyor. "Bir anne veya baba, elinden telefonu düşürmüyorken çocuğundan ekranı bırakmasını bekleyemez. Çocuk, dünyadaki en önemli şeyin dijital cihazlar olduğuna inanmaya başlar."
3. Duygusal Boşluğu Ekranla Doldurma
Çocukların aile içinde yeterli duygusal ilgi, etkileşim ve kaliteli zaman bulamaması, onları sanal dünyaya itiyor. Ebeveynlerin gün içinde yorgunluk, stres veya meşguliyet nedeniyle çocuğun duygusal ihtiyaçlarına cevap verememesi, ekranların hızlı ve kolay bir kaçış kapısı olmasını sağlıyor. Bu durum, teknoloji kullanımını bir eğlenceden ziyade, duygusal bir 'tampon bölgeye' dönüştürüyor.
4. Kolay Teslimiyet (Susturucu Olarak Kullanım)
Ağlayan, sıkılan veya huzursuzlanan çocuğu anında tablet ya da telefonla susturmak, en tehlikeli ebeveyn tutumlarından biri olarak kabul ediliyor. Bu davranış, çocukta "ekranın, rahatlama ve sorun çözme aracı" olduğu algısını pekiştiriyor ve çocuğun kendi kendini regüle etme yeteneğini köreltiyor.
AKILCI ÇÖZÜMLER: NE YAPILMALI?
Uzmanlar, dijital bağımlılıkla mücadelede ailelerin atması gereken adımların, yasaklamaktan çok yapılandırmaya dayalı olduğunu belirtiyor.
-
Önce Ebeveyn Değişmeli: Ebeveynler, yemek saatleri ve yatma öncesi gibi zaman dilimlerinde kendi ekran kullanımlarını sıfırlayarak çocuklarına rol model olmalı.
-
"Dijital Sözleşme" Uygulaması: Aile içinde herkesin uyacağı, ekran saatlerini ve kurallarını belirleyen somut ve yazılı bir sözleşme hazırlanmalı. Bu sözleşme, haftalık olarak gözden geçirilmeli ve esnek olmalı, ancak tutarlılık esas alınmalı.
-
Alternatif Etkinlik Alanları Yaratma: Çocuğun sanal dünyada aldığı hazza eşdeğer, gerçek hayatta keşif ve macera sunan hobiler ve aktiviteler teşvik edilmeli. Spor, sanat ve doğa etkinlikleri, bağımlılığın panzehiri olarak görülüyor.
-
Empati ve İletişim: Çocuğun ekranda ne yaptığının sürekli sorgulanması yerine, onun hissettiği yalnızlık veya stresin kaynağı anlaşılmaya çalışılmalı. Ekran süresini azaltmak için yapılan konuşmalar, baskıcı değil, anlayışlı bir tonda olmalıdır.
Uzmanlar, dijital bağımlılığın tedavisinin bir yasaklama rejimi değil, sağlıklı bir ilişki ve yaşam kültürü inşa etmekten geçtiğini vurguluyor.