Astral Seyahat: Ruhun Bedenden Ayrılıp Keşfe Çıkması

Astral seyahat, bedenin fiziksel sınırlarını aşan ve ruhun bilinçli bir şekilde başka boyutlara seyahat etmesine olanak tanıyan bir deneyim olarak tanımlanıyor. Bu mistik ve spiritüel kavram, insanlığın eski zamanlardan beri ilgisini çekmiş ve farklı kültürlerde çeşitli şekilde yorumlanmıştır. Astral seyahatin temeli, ruhun bedenden ayrılmasıyla başladığına inanılır. Ancak bu deneyimin sadece bir ruhsal yolculuk değil, bir içsel keşif ve manevi terakki anlamına geldiği de söylenebilir.

Dini Perspektif: Ruhun Bedenden Ayrılması

İslam'ın manevi boyutunda, astral seyahat belirli bir ruhsal gelişim sürecine işaret eder. Allah’ın dostlarının, ruhlarını bedenden ayırarak yüksek bir manevi seviyeye ulaştığına inanılır. Bu tür bir ruhsal terakki, kişinin nefsini terbiye etmesiyle mümkün olur ve doğru ibadetler ile sağlanabilir. Bununla birlikte, bazı insanlar ruhlarını kötü amaçlarla ayırarak, tehlikeli sonuçlarla karşılaşabilirler. Astral seyahat, ruhun bedenden tamamen ayrılmadan da başka yerlerde bulunabilme yeteneği olarak da tanımlanır; yani ruh, bedenden ayrılmadan da farklı mekanlarda bulunabilir.

Bilimsel ve Spiritüel Perspektif: Astral Seyahat ve Lucid Rüyalar

Astral seyahatin bilimsel açıklaması, genellikle bir tür bilinçli rüya hali olan lucid rüya ile ilişkilendirilir. Lucid rüya, rüya esnasında rüyada olduğunun farkına varıp, rüyayı kontrol edebilme durumudur. Astral seyahatin, bilincin farklı bir düzeye taşındığı bir süreç olduğu öne sürülür. Bazı araştırmalar, ruhun bedenden ayrılmadan da başka boyutlara ulaşabileceğini ve bu seyahati yaparken kişinin fiziksel dünyadan bağımsız bir şekilde hareket edebileceğini ileri sürmektedir.

Astral Seyahat Nasıl Gerçekleşir?

Astral seyahate başlamak için öncelikle zihin ve bedenin rahatlaması gerekmektedir. Birçok teknik bu süreci destekler. "Lucid rüya" tekniği, astral seyahatin ilk adımı olarak kabul edilir. Bedenin gevşetilmesi, doğru nefes alma teknikleri ve zihnin odaklanması, astral seyahate çıkmak için gereklidir. Bedeninizin rahat bir pozisyonda olmasının yanı sıra, ruhunuzun bedenden ayrıldığını hayal etmeniz gerekir. Ruh, bedenden ayrılarak farklı boyutlara ve hatta gezegenler arası yolculuklar yapabilir.

22 Mart Dünya Su Günü'nde Tatlı Su Kaynaklarının Sürdürülebilir Yönetimi Vurgulandı 22 Mart Dünya Su Günü'nde Tatlı Su Kaynaklarının Sürdürülebilir Yönetimi Vurgulandı

Astral seyahat sürecinin temel adımları arasında, sabah saatlerinde yarı uyku halindeyken ve vücut rahatlamışken, astral dünyaya geçiş yapmak için en uygun zaman dilimidir. Titreşimler hissetmeye başlandığında, kişinin bedeni ve ruhu arasında bir bağlantı kurularak ruhun bedenden ayrılmasına olanak tanınır.

Astral Seyahatin Tehlikeleri ve Hazırlık

Astral seyahate çıkarken, ruhun bedenden ayrılmasıyla ilgili bazı güvenlik önlemleri almak gereklidir. Özellikle, kişisel sağlık sorunları olan bireylerin astral seyahate çıkmamaları tavsiye edilir. Zihinsel ve fiziksel sağlığı yerinde olan kişiler, astral seyahat sırasında bedenleriyle olan bağlarını koparmadan ruhsal bir yolculuğa çıkabilirler. Pratik ve tecrübe ile bu yolculukları daha güvenli bir şekilde gerçekleştirebilirsiniz. Hazırlık aşamaları sırasında doğru nefes almanın, bedenin gevşemesinin ve zihinsel odaklanmanın önemi büyüktür.

Peki din adamları bu konuyu nasıl yorumluyor?

Astral seyahat gibi parapsikolojik olaylara İslam dinince dini bir değer atfetmek doğru olmaz. Bir kimseden sadır olabilecek olağan dışı hadiselerin dini anlamda bir bağlayıcılığı yoktur. Zira bu olaylar görünmeyen alemle de ilgili olup İslam dinine göre o alem hakkındaki gaybi bilgiler ancak ilahi vahiyle bilinir. Hz. Peygamberin tebliğ ettiklerinden ibarettir. Bununla beraber insan psişik yapısının ve parapsikolojık olayların ilmi çalışmalara konu edilmesinde bir mahzur yoktur. Zaten İslam alimleri, Müslüman filozof ve mutasavvıflar da bu konularda çalışmışlardır. Bütün bu bilgilerin dökümü ve değerlendirilmesi ise hayli ciddi ve zaman alacak bir iştir. Ancak bu konularada bir müslümanın takınması gerektiği tavır hakkında şunu söyleyebiliriz:

Bilindiği gibi son Peygamber Hz. Muhammed vasıtasıyla insanlığa gönderilen son ve mükemmel ilahi kitap Kur'an-ı Kerim, insanı yaratan ve yaratılan ilişkisine ve mutlak yaratıcı olan Allah'ı tevhîd etmeye (birlemeye), bu iman ve eylemdeki amacı kavramaya çağırmıştır. İnsan, hakikatin bilgisini metafizik olanla ilişki kurmaya çalışmakla değil, Hz. Peygamber tarafından insanlığa tebliğ edilen mesaja kulak vermek suretiyle elde etmeye çalışmalıdır. Çünkü insanın kabiliyet ve melekeleri eşyanın hakikatini ve fizik ötesi alemi tam anlamıyla idrak etmeye müsait değildir. Bu bakımdan insana düşen öncelikle kendini ve içinde yaşadığı kainatı anlamaya yönelik olmalıdır. Yani insan ilmi araştırmaya konu olarak enfüsî (kendisindeki) ve afakî (evrendeki) delillere müracaat etmelidir. İşte bu bağlamda insanın yaratılışından da getirdiği tecessüsle kendi varlığı ve kainat üzerinde araştırmaya yönelmesi ilahi iradenin de arzu ettiği bir husustur. Buna bağlı olarak ahlaki sorumluluk çerçevesinde her türlü ilmi araştırmayı Kur'an tavsiye eder. Ancak ilahi irade kainatta sünnetullah diye nitelendirdiği Allah'ın koyduğu yasaları gözeterek insana bu araştırmasını yaparken takip edebileceği bir yöntem önermiştir. Bu da insanın kendi bilgisi, yetkinliği ve sorumluluk alanıyla sınırlı olmalıdır; yani gayb aleminden ziyade müşahede alemine yönelik olmalıdır. Çünkü gaybı Allah'tan başkası bilmez; ancak seçmiş olduğu peygamberleri vasıtasıyla gayb alemine dair bazı bilgiler insanlığa ulaştırılmıştır (Bakınız Cin Suresi: 25-28.ayetler). 
 
İslam Dinine göre insan geleceği bilemez, gelecekten haber veremez; ancak bilimsel veriler ve olaylardan yola çıkarak gelecek hakkında tahmin yürütülebilir ve bu veriler ışığında tedbir alabilir. Bu bağlamda İlm-i Nücüm da denilen Astronomi ilminin İslam İlimleri arasında önemli bir yeri vardır. Ancak İslam Dini açısından astroloji ilmi, olandan hareketle olması gereken üzerinde durmalıdır; yoksa kahinlik yapmak yoluyla insanların ve dünyanın geleceği (kaderi) hakkında konuşup hüküm vermek değil. Zaten medyum ve kahinler veya falcılık yoluyla gelecek hakkında akıl yürütüp tahminde bulunmayı İslam Dini reddeder. Müslüman bir kimse medyumlara, fala ve kahinlere itibar etmemelidir. İslam Dini insana akıl ve iradesini kullanarak sebep sonuç ilişkisine göre hareket etmenin en doğru davranış şekli olduğunu bildirir. Mesele insanın insana ve insanın eşyaya veya diğer varlıklara tahakkümü ve tasarrufu bakımından değerlendirildiğinde; bu konu dini olmaktan ziyade insana has olgusal bir hadisedir. İnsanın yaratılıştan getirdiği kabiliyetlerini geliştirerek bir başkasına yada eşyaya etki etmesi ve onu tasarrufu altına alması olası görünmekle birlikte, etki altında olan bir insan iman ve irade gücüyle bu etkilenmeden kurtulabilir. İnsanlık tarihi içerisinde ve günümüzde de bu türden hadiselere rastlanmaktadır.
 Ancak meseleyi İslam dini açısından değerlendirecek olursak bu tür eylemlerde maksat ve niyetin ne olduğu önemlidir. Eğer bununla insanlara korku salmak, inanç, irade ve kanaatleri etkilemek veya varlığın doğal seyrine müdahale etmek hedefleniyorsa, İslam dini böyle bir davranışı kabul etmez ve insanların bu tür eylemlerden uzak durmasını emreder. 
 
Meseleye Parapsikoloji İlmi açısından bakacak olursak, İslam dini sırf bilimsel saiklerle işin özünü kavramaya matuf çalışmaları uygun görür. Eğer böyle bir astral seyahat'le insanlığa hizmet ve bilimsel gelişmelere katkı sağlanacaksa, İslam öğretisinin ön gördüğü ahlaki ilkeler çerçevesinde, müslümanların da bundan geri kalmaması gerekir. 
 
Ayrıca insan, özü itibariyle duygusal ve her türlü hissi etkiye açık bir varlıktır. İnsanlar arasında konuşma her ne kadar iletişimde temel yöntem olsa da insanların duygu ve his yoluyla iletişim kurabildikleri de bir olgudur. Müslüman ilahiyat alimleri de bunu kabul ederler. Ancak dikkat çekilmesi gerekir ki insanların psikolojik yönü ve insanlar arasındaki duygusal bağlılıktan kaynaklanan olaylar zincirini, his ve ön sezilere göre hareket edip karar vermekten ayırmak gerekir. İslam dini insanın deyişken psikolojik yapısını da göz önüne alarak böyle bir astral seyahat'in etkisinde kalıp hisleriyle, ön sezgileriyle ve rüyasıyla amel etmesini uygun görmemiştir. Çünkü Müslümanlık'da esas olan iradî harekettir. Sorumluluk ve ahlakilik de iradi hareketle anlam kazanır. Bu bakımdan kalbe doğan veya akla gelen fikirler test edilmelidir. Yani kalbimize doğan düşüncenin rahmanî (doğru) mi, yoksa şeytanî (yanlış) mi olduğunu İslam'ın temel ilkelerine göre test edip ona göre hareket etmek gerekir.

Editör: Merve Kiraz