Gelişen teknoloji ile hayat şartlarının değişmesi, kadının iş hayatında daha çok rol alması, sosyal kültürel yapıda ki değişiklikler ve daha birçok sayabileceğimiz nedenlerle insanların psikolojik yapısında birçok değişimler meydana gelmekte. Bunların en belirgini özellikle ergenlik döneminde bulunan gençlerde baş göstermekte olan yalnızlık psikolojisi.

‘’Kimse beni anlamıyor.’’, ‘’Kalabalıklar içinde bile yalnız hissediyorum.’’ Bu cümleler size de tanıdık geliyor mu? Bazı insanlar, kimsenin onları gerçekten görmediğini, ne söylemeye çalıştıklarını duymadığını veya neler yaşadıklarını anlamadığını düşünür. Peki, neden? Bir insan neden yalnız hisseder ve bu konuda ne yapılabilir?
Uzmanların bu psikolojiye giren kişiler için verdiği önerileri ve bu duruma sebep olan etmenleri sizler için derledik

 “Öncelikle, yalnız olmak ile yalnız hissetmek aynı şey değildir. Yalnız olmak ve kendimizle vakit geçirmek deşarj olmamız için önemlidir. Ancak, yalnız hissetmek, tercihinize bağlı değildir ve insanî bir bağın özlemini çekerken yalnız hissetmekle ilgilidir. Bu yalnızlık hissi, sınırlı bir sosyal ağa sahip olmaktan da kaynaklanabilir. Ancak bu yazıda genellikle gözden kaçan ikinci bir yalnızlık türüne değineceğiz: duygusal yalnızlık.

Duygusal yalnızlık, insanlarla derin, besleyici ilişkiler kurmanın eksikliğini belirtir. Kişi, biriyle konuşmak istediğinde arayabileceği kimseyi bulamaz. Bu çevresinde hiç insan olmadığı için değildir. Bunun nedeni yakınlıktan, yargılanmaktan korkması olabilir. Başkalarına güvenmekte veya iletişim kurmakta zorlanabilir. Ya da başka nedenlerden dolayı böyle hissediyor olabilir. Sebebi ne olursa olsun, yalnız ve anlaşılmamış hissetmek ciddi bir durumdur.

Kişinin anlaşılmadığını hissetmesi genellikle acı vericidir. Öfke, kızgınlık, endişe ve üzüntü gibi pek çok duyguya da neden olabilir ve depresyon ve anksiyeteye yol açabilir. Kişi, yakın ilişkileri olsa bile, hayatının çok farklı olduğunu, hiç kimsenin acısını, endişelerini ve değişken duygularını gerçekten anlamadığını hissedebilir. Anlaşılmadığını düşünmek, duygusal yalnızlığa yol açabildiği gibi sosyal izolasyona da yol açabilir.  

Günlük yaşamda birçok insanın bir serzeniş, bir hayal kırıklığı ya da bir isyan tarzında kimsenin kendisini anlamadığından yakındığı görülmektedir. İnsanların anlaşılmadıklarını düşündükleri ya da anlaşılma gereksinimi içinde oldukları zamanlarda kullandıkları bu içerleme çok farklı nedenlerle ortaya çıkabilmektedir.

Bazen gerçekten insanların anlayışsızlıklarından kaynaklansa da kimsenin kendisini anlamadığından yakınanların çok büyük bir kısmının yaşadıklarının büyük oranda kendisinden (kendi iç dünyasından) kaynaklandığı görülmektedir.

Yalnızlık korkusuna sahip olan kişiler bu korkuyu yaşarken bazı psikolojik belirtiler gösterirler. Özellikle yalnızlık korkusunu yalnız olduklarında hissederler ve o anlarda şu belirtiler ortaya çıkabilir:

Kısa süreli yalnızlıkta bile yanında birisinin olmasını isteme
Yalnız kalma düşüncesi ile baş etme zorluğu
Kendini huzursuz, güvensiz hissetme
Evine hırsız gireceği, kendine zarar vereceği hissine kapılma
Başına olumsuz bir durumun geleceğini hissetme
Bayılma hissi
Aniden gelen ölüm korkuları
Düşünme güçlüğü
Hep yalnız kalacakmış gibi hissetme
Ailesini, arkadaşlarını kaybetme korkusu
İlişki kurduğu kişilere aşırı bağlanma duygusu geliştirme

Yukarıda saydığımız psikolojik belirtiler yalnızlık korkusunda yaygın şekilde görülmektedir. Yalnızlık korkusu problemi yaşayan kişide meydana gelen fizyolojik belirtiler şu şekilde sıralanabilir; 

Hızlı soluk alıp verme
Hızlı nefes alıp verme sonucu çarpıntı hissi
Nefes alırken zorlanma
Baş ağrısı ve baş dönmesi
Titreme
Ter salgılamada artış
Bayılacakmış gibi hissetme  
yalnızlık korkusunun fizyolojik belirtilerindendir.


Çok boyutlu olması ve bu boyutların zaman zaman iç içe geçiyor olması konunun çeşitli başlıklar altında ele alınmasını gerektirmektedir. Aşağıda kimsenin kendisini anlamadığı hissi içinde olanlara çeşitli açıklamalar verilmiş ve önerilerde bulunulmuştur.

Kendi kendinize cevaplamanız gereken sorular

– Gerçekten anlaşılmıyor musunuz? Öncelikle anlaşılmanın sizin için ne anlama geldiğini belirlemenizde yarar var. İnsanların sizin gibi düşünmeye başlamasını, yaşanan sorunlarda size hak vermesini ve sizi haklı bulmasını bekliyorsanız büyük olasılıkla sık sık hayal kırıklığı yaşayacaksınız demektir. İnsanların sizin gibi düşünmeyip, size hak vermeyip yine de sizi anlayabileceğini unutmayın.

– Anlaşılmak sizin için ne kadar önem taşıyor? Bazı insanlar için anlaşılmamak ya da anlaşılmadığını düşünmek kendisine değer verilmediği ve kendisinin önemsenmediği anlamına gelir. Bu tür hislere kapılanlar için anlaşılmak çok önem taşır ve bu olması gerekenin çok çok üstündedir.

– Diğer insanların sizi anlamamalarından ne kadar etkileniyorsunuz? Anlaşılmadığını düşünmek doğal olarak herkesi belli oranda etkiler. Fakat bu etkilenme biraz abartılıysa, günlerce sürüyorsa, arkadaş ya da dost olarak görmediğiniz bir kişi bile sizi etkiliyorsa sorunun kaynağını kendinizde aramalısınız.

– Anlaşılma isteği sizin her an içinizi kemiren bir konu mu? Anlaşılma isteği her türlü ilişkide ortaya çıkıyorsa ve sizi rahatsız edecek boyutta süreklilik gösteriyorsa kendi iç dünyanıza bakmanızda yarar var.

Gerçek yalnızlık, sözcük anlamı olarak “yalnızlık” kelimesine baktığımızda “tek başına olmak veya bir insanın kimsesinin olmaması” olarak tanımlansa da insanlar kalabalık ortamlar içinde de kendilerini yalnız hissedebilirler. Çeşitli nedenlerle tek başına yaşayan, okulu veya işi gereği gittiği bir şehirde yalnız kalan ya da arkadaşı olmayan bireylerin durumu “tek başına olmak” tanımına uyarken ruh sağlığı çerçevesinde ele alınan yalnızlık ise daha farklı anlamlar taşımaktadır.
Ruhsal yalnızlık, insanın en temel psikolojik ihtiyaçlarından olan bağlanma, aidiyet, bağlılık, yakınlık ve birliktelik gibi hisleri kimseye karşı hissedememesidir. Yani bunları yaşamasını sağlayacak kimsesinin olmadığı hissine kapılması durumudur.

Yalnızlığın Psikolojik Etkileri

1) Motivasyon ve enerjiyi etkiler: Kişi kendisini yalnız hissettiğinde gündelik işlerini halledebilmek için bile gerekli olan enerji ve isteği bulamaz. Bireyin kendisini sosyal çevreden soyutlaması motivasyonunu negatif yönde etkiler. Uyku düzenini de bozabilir.
2) Kaygı bozukluklarına neden olabilir: Yalnızlık duygusu Kortizol hormonunu yani stres hormonunu arttırdığı için bireyin stres yaşamasına sebep olur. Yalnız kaldığında kişinin hissettiği güvensizlik duygusu, kaygı seviyesini arttırarak mücadele gücünü azaltır.
3) Depresyona neden olur: Depresif bir duygu durumu içindeyken diğer insanlarla pek iletişim kurulmak istenmez ve bu da bireyi daha fazla yalnızlığa sürüklemektedir. Yalnızlığın getirdiği kaygı, umutsuzluk hissiyatı, yaşamın anlamını yitirmesi gibi duygular kişileri karamsarlığa itmektedir. Bu da beraberinde depresyonu getirir.
4) Toplumdan soyutlanmayı arttırır: Birey, kendimi yalnız hissediyorum psikolojisine girdiğinde sosyal çevresindeki kişiler tarafından istenilmediğine dair gerçek olmayan işlevsiz bir düşünceye kapılmaktadır. Bu düşünceler, bireyin kendisini yetersiz hissetmesine ve istenilmeyen kişi olarak görmesine sebep olur. Böylece de git gide birey kendisini toplumdan soyutlamaya başlar.
5) Sosyal becerileri azaltır: Yalnızlığı seven insanlar, daha az insanla iletişim kurdukları için zamanla iletişim becerileri körelmektedir. Oysa insan sosyal bir varlıktır ve yaşamını devam ettirebilmek için başka insanlara ihtiyaç duymaktadır. Ancak iletişim kurmaktan kaçınıldığında sosyal beceriler de yavaş yavaş azalmaktadır.
6) İnsanı güçlü kılar: Yalnızlığın insan psikolojisi üzerinde negatif etkileri olduğu kadar bazen pozitif etkileri de vardır. Yalnızlık psikolojisinde birey, tek başına ayakta kalmayı öğrenebilir ve daha güçlü bir hale gelebilir. Problemler karşısında mücadele yetenekleri gelişebilir.
7) Sorumluluk almayı sağlar: Kimsenin yardımı olmadan kişinin, istediği şeyleri veya yapması gereken şeyleri kendi istediği şekilde yapmasına olanak tanır. Bireyin kendi problemlerini kendisinin çözebilmesi için bireyi motive eder.
8) Kendini tanımayı sağlar: Bireye kendini dinlemesi ve keşfetmesi için gerekli zaman ve isteği verebilir.

Yalnızlık psikolojisi yaşayan bireyler ne zaman terapi desteği almalıdır?

Zaman zaman yalnızlık hissine kapılmayan insan yoktur. Fakat bazı insanlar daha kolay ve sık bir şekilde yalnızlık duygularına kapılabilmektedirler. Bazı bireyler ise, sürekli dindirilemeyen yalnızlık duyguları taşırlar. Bireyin geçmeyen ve dindirilemeyen duygusal yalnızlık hissettiği durumda, hayatındaki iş, okul, sosyallik, romantik ve aile alanlarındaki işlevselliğini olumsuz bir şekilde etkilediğini fark ettiği noktada bir uzman tarafından psikoterapi desteği alması son derece önem arz etmektedir.

Yalnızlık psikolojisi ile baş ertmenin yolları;

Karanlık duygularda boğulmamak için, yalnızlıkla baş etmeyi öğrenmeniz gerekir.


1) Rutin, yalnızlığın düşmanıdır

Yalnızlıkla baş ederken ilk düşünülmesi gereken şey, günlük rutinlerdir. Her ne yapıyor olursanız olun, günleriniz nasıl geçiyorsa geçsin, siz kendinize mümkün olduğunca günlük rutinler oluşturun ve bu rutinleri takip edin. Acılı bir ayrılıktan sonra kendini salondaki kanepeye gömmeyi tercih etmek, izlediğimiz filmlerden sonra iyi bir fikir gibi gözükebilir ama sağlığınıza takacağınız en büyük çelme bu olacaktır. Yalnız olduğunuzu ve bu yüzden kendinizi iyi hissetmediğinizi fark ettiğinizde hemen, günlük rutinlerinizi gözden geçirin. Yemek rutini, temizlik rutini, uyku rutini... Her gün ya da gün aşırı yaptığınız her şey için bir rutin oluşturun. Böylece yalnızlığınız aynı zamanda bakımsızlığınız ve depresyon davetiyeniz olmaz.

2) “Ben ne istiyordum?”

“Yalnızlığınızı avantaja çevirin” demeyeceğim elbette ama sadece yalnızken yapabileceğiniz bazı şeylerin olduğunu da inkar etmemek gerek. Özellikle bir aşk ilişkisi sonrası yalnızlık yaşıyorsanız, kendi kişisel hedeflerinizi, arzularınızı ve heyecanlarınızı gözden geçirmek için en iyi zamandasınız demektir. Birinin etkisi olmadan, sadece kendi başınıza durduğunuzu gözünüzün önüne getirin ve kendinize sorun: Ne istiyorsunuz? Gerçek “sen” ne istiyor?
Ne istediğinize, kişisel heves ve heyecanlarınızın neler olduğuna karar verdikten sonra yalnızlık o kadar da rahatsız edici olmaktan çıkacak. Hatta çok büyük ihtimalle, hedefinize doğru yürürken kendinize yol arkadaşları da edineceksiniz.

3) Yol arkadaşları edinin

Arkadaş edinmek herkes için kolay değildir. Ama ne de olsa gereklidir. Sosyal medya mecraları ve dijital ortamda arkadaşlar edinmek herkese göre olmayabilir ama bir kursa gitmek, ilginizi çeken sosyal etkinliklere, buluşmalara ve atölyelere katılmak, kendinize yol arkadaşları edinmeniz için şahane bir yöntem olabilir. Haftada bir gün gittiğiniz bir kursta ya da yoga sınıfında tanışacağınız birini düşünün, en az bir ortak noktayla muhabbete başlıyorsunuz ve her hafta görüşüyorsunuz. Neden olmasın?

4) Destek alın

Sosyal açıdan destekleniyor olsaydınız zaten yalnız hissetmezdiniz değil mi? Ama profesyonel destek uzmanları da bunun için var. Derdinizi anlatacak, duygularınızı paylaşacak kimseniz yoksa, bu işi bir uzmanla halletmeniz gerekecek. Düzenli aralıklarla görüşeceğiniz bir terapist yalnızca akıl sağlığınızı korumakla kalmayacak, yalnızlığınızın içinde keyifli bir dünya yaratmanız için gerekli yolculuğunuzda da size eşlik edecektir.

5) Mevcut arkadaşlıklarınızı güçlendirin

Gençlik aşısı cildi güneş lekelerinden koruyor! Gençlik aşısı cildi güneş lekelerinden koruyor!

Biraz iyimser davranıp “o kadar da yalnız olamazsınız ya” demek istiyorum! Eğer gerçekten “o kadar da” yalnız değilseniz, bir yerlerde sevdiğiniz bir iki arkadaşınız var demektir. Onlara doğru açılın ve yalnızlığınızı, yalnız olduğunuz için basan karanlıkları yüksek sesle ifade edin. Derdinizi dillendirmek, bazen bunu birine söylemiş olduğunuz için değil de, kafanızı kurcalayan şeyi yüksek sesle söyleyip meselenin aslında o kadar da karmaşık olmadığını anlamanıza yaradığı için faydalıdır. Mevcut arkadaşlarınızla daha sık görüşün.

6) Sosyalleşmeyi tanımlayın

Yazının başında da dediğimiz gibi, insan yalnız değilken yalnızlık hakkında pek düşünmüyor. Ancak şimdi yalnızsınız ve sosyalleşmek üzerine düşünmek için bolca vaktiniz var. Çocukluğunuzdan beri ne şekilde sosyalleştiğinizi, arkadaş edindiğinizi, ne tür dostluklar kurduğunuzu gözden geçirin ve sosyal ihtiyaçlarınızın farkına varın. İhtiyacınız olan şey hayatın aktığı, canlı bir yerde bulunmaksa, bunu tek başınıza bir kafeye gidip bir-iki saat kitap okuyarak da giderebilirsiniz. Ya da ihtiyacınız her neyse, bunu belirleyerek karşılama yoluna gitmeniz her halükarda daha kolay olacaktır.

Yalnızlık korkusu tedavi önerileri;

Yalnızlık korkusunu, endişeli ruh hali, yalnız kalmaktan korkma hali yoğun kaygıyı beraberinde getirir. Bu kaygı artığında kişide çeşitli psikolojik sorunlar görülebilir.
Bu nedenle yalnızlık korkusu tedavi edilip kontrol altına alınması gereken bir rahatsızlıktır. 
Tedavi yöntemi olarak psikolojik destek almak bireye iyi gelecek bir tedavidir.

Yalnızlık korkusu ile baş etmek durumunda olan kişiler bu alanda çalışan uzman psikologlardan, psikolojik danışmanlardan destek alabilir. Bu desteğin yanı sıra bireyin kendi kendini de tedavi etmesi beklenir. Örneğin; bu süreçte spor yaparak, iyi yönlerini keşfederek, sahip olduklarına şükrederek, yalnızlığı kabul ederek kendi tedavi süreçlerine katkıda bulunabilirler. Bunları yapmak kişiye farkındalık kazandıracak ve kendi kendine kalabilmeyi öğretecektir.

Özellikle tedavi almamakta ısrarlı olan kişiler için ise en azından online verilen hizmetlerin varlığından da söz etmeden geçmeyelim. Bu online psikolojik destek ekiplerinde karar kıldığınızda öncelikle tamamen güvenilir ve doğru yerlerden alınan tavsiyeler üzerine seçim yapmayı unutmamalısınız.

Editör: Merve Kiraz