1903 yılında Arizona çölünde devasa bir krater üzerinde duran Daniel Barringer, dönemin bilim çevrelerinin aksine buranın eski bir volkanik oluşum değil, dev bir göktaşının çarpması sonucu meydana geldiğine inanıyordu. Ancak görüşü alay konusu oldu, bilim insanları onun teorisini reddetti.
Barringer, bu fikrini kanıtlamak için tüm servetini kraterin çevresindeki arazilere yatırdı, işçiler tuttu ve dev sondaj makineleriyle göktaşını aramaya başladı. Yıllarca süren uğraşlar sonucunda beklediği büyük demir kütlesini bulamadı; çünkü göktaşı çarpmanın etkisiyle tamamen buharlaşmıştı.
1929’da hayatını kaybeden Barringer, servetini ve toplumun desteğini yitirmişti. Ancak 1960’larda gelişen bilimsel tekniklerle, kraterin gerçekten bir göktaşı çarpması sonucu oluştuğu resmi olarak kanıtlandı. Barringer, ölümünden yıllar sonra haklılığını gördü.
Bugün, Arizona’daki bu dev krater onun adıyla anılıyor: Barringer Krateri. Bu hikâye, inanç ve azmin, karşı çıkmalara rağmen hakikati bulmadaki gücünü simgeliyor.





