Yılın dört farklı mevsime bölünmesi, hepimizi etkileyen ama çoğu zaman farkına varmadığımız olağanüstü bir doğa olayına dayanıyor. Peki ama nasıl? Yanıt, gezegenimizin eğik duruşunda gizli.

Dünya, Güneş etrafındaki yıllık yolculuğunu sürdürürken, bir top gibi düz değil, eğik bir açıyla döner. Bu eğiklik yaklaşık 23,5 derece olup mevsimlerin oluşmasında kilit bir rol oynar. Eğer Dünya bu şekilde eğik durmasaydı, bugün alıştığımız mevsimler olmayacaktı!

Eğik Eksen: Küçük Bir Açı, Büyük Bir Etki

Dünya’nın dönme ekseni ile yörünge düzlemi arasında bir açı vardır. Bu açı sayesinde yıl boyunca Güneş ışınları Dünya’nın farklı bölgelerine farklı açılarla ulaşır. İşte bu durum, sıcaklık farklarını ve dolayısıyla mevsimlerin değişimini doğurur.

  • Yaz mevsiminde, yaşadığınız yarım küre Güneş'e daha fazla eğilmiş olur. Güneş ışınları daha dik açıyla gelir, hava daha çok ısınır.

  • Kış mevsiminde ise o yarım küre Güneş’ten uzaklaşır, ışınlar daha eğik gelir, sıcaklık düşer.

Dünyanın İki Yüzü: Aynı Anda İki Farklı Mevsim

Dünya’nın eğikliği sadece mevsimlerin oluşmasını değil, aynı anda farklı yarım kürelerde zıt mevsimlerin yaşanmasını da sağlar. Örneğin:

  • Kuzey Yarım Küre yazın tadını çıkarırken, Güney Yarım Kürede insanlar kışlıklarını giyer.

  • Aralık ayında Avustralya sahillerinde yaz tatili yapılırken, Almanya’da kar yağışı izlenir.

Gündönümleri ve Ekinokslar: Kozmik Dönüm Noktaları

Mevsim geçişlerinin en belirgin olduğu zamanlar, ekinokslar ve gündönümleridir.

  • 21 Mart ve 23 Eylül tarihlerinde gece ve gündüz eşitlenir. Bu tarihler, ilkbahar ve sonbaharın başlangıcını simgeler.

  • 21 Haziran yılın en uzun günü yaşanır, yaz mevsimi başlar.

  • 21 Aralık ise en uzun geceye ev sahipliği yapar, kış mevsimi başlar.

Bu tarihler sadece takvim için değil, tarım, doğa olayları ve insan yaşamı için de önemli dönüm noktalarıdır.

Muhabir: Merve Kiraz