Selçuk’ta ortaya çıkarılan büyüleyici Afrodit Heykeli, yalnızca estetik bir şaheser değil; aşk, güzellik ve trajediyi yansıtan binlerce yıllık bir mitin ta kendisi.
İzmir’in Selçuk ilçesinde bulunan, Roma dönemine ait olduğu düşünülen Afrodit Heykeli, hem sanat tarihçilerini hem de mitoloji tutkunlarını büyülüyor. M.S. 2. yüzyıla tarihlenen bu etkileyici heykel, Yunan mitolojisinin en güçlü ve en çok konuşulan tanrıçalarından biri olan Afrodit’i temsil ediyor.
Heykelin sanatsal işçiliği kadar ardındaki mitolojik öyküler de hayranlık uyandırıyor. Afrodit, Yunan panteonunda güzellik, aşk ve cazibenin tanrıçası olarak bilinir. Ancak güzelliği kadar trajedileriyle de öne çıkan bir figürdür. Tanrıların bile karşı koyamadığı çekiciliğiyle yalnızca ölümlüleri değil, tanrıları da etkisi altına almıştır. Afrodit, mitolojide çıplak tasvir edilen tek tanrıça olarak kabul edilir; bu durum onun bedeninin ve aşkın gücünün doğrudan bir sembolüdür.
Doğduğu andan itibaren yanında iki mitolojik figür yer alır: Kalbin sol yanına denk düşen Eros (aşk ve sevgi) solunda, arzu ve şehvetin temsilcisi Himeros ise sağındadır. Bu yerleşim, yalnızca sanatın değil, duyguların da yönünü simgeler.
Afrodit'in hayatı, yalnızca güzellik ve aşkla değil, aynı zamanda çalkantılı ilişkiler ve kıskançlıklarla da örülüdür. Zorla Hephaistos ile evlendirilen tanrıça, mutsuz bir evlilik sürerken Ares, Hermes ve Dionysos gibi tanrılarla ilişkiler yaşar. Ancak en trajik aşk hikayesi, yakışıklı Adonis ile yaşadığı ilişkide saklıdır.
Afrodit’in eski aşığı Ares, kıskançlık krizine girerek Artemis ile iş birliği yapar. Adonis’in avda öldürülmesi için bir yaban domuzu gönderilir. Ağır yaralanan Adonis’e koşan Afrodit’in ellerindeki beyaz güller, kanla kırmızıya boyanır. Bu mit, bugün kırmızı gülün aşkın simgesi olarak kullanılmasının temelinde yatar.
Selçuk’ta bulunan Afrodit Heykeli, yalnızca dönemin ustalıklı sanat anlayışını değil, aşkın hem büyüsünü hem de yıkıcılığını yansıtan mitolojik derinliğini de gözler önüne seriyor.





