Arkeoloji dünyası, insanlık tarihine dair bilinenleri kökünden sarsabilecek bir keşfin tartışmasını yapıyor. Romanya’nın Alba Iulia kentine yakın Tartaria bölgesinde 1961 yılında bulunan üç gizemli kil tablet, bilim insanlarını şaşkına çevirdi. Bu tabletlerin üzerindeki semboller ve yazılar, bugüne dek Mezopotamya’ya atfedilen yazının doğuşunu sorgulatıyor.

Arkeolog Nicolae Vlassa tarafından keşfedilen bu üç küçük tablet, ilk bakışta Sümer çivi yazısına benzer semboller içeriyor. Ancak asıl çarpıcı olan detay, tabletlerin yaşının Karbon-14 testleriyle belirlenmesiyle ortaya çıktı: Tabletler MÖ 5300 yılına, yani Sümer medeniyetinden en az bin yıl öncesine tarihleniyor.

Bu sonuç, yazının ilk olarak Mezopotamya’da ortaya çıktığı yönündeki genel kabul görmüş tarihsel anlatıya meydan okuyor. Eğer bu tarihleme doğruysa, insanlık tarihinde “medeniyetin beşiği” olarak bilinen yerin Doğu Avrupa’ya, yani Tuna havzasına kaydırılması gerekebilir.

Tartaria Efsanesi: Sessizce Silinmiş Bir Uygarlık mı?

Tabletlerin bulunduğu Tartaria bölgesi, bugünkü Romanya topraklarında yer alıyor. Ancak bazı alternatif tarih savunucularına göre bu bölge, geçmişte “Tartaria İmparatorluğu” adı verilen geniş ve gelişmiş bir medeniyetin merkeziydi. Hazar Denizi’nden Pasifik’e kadar uzanan topraklarda var olduğu öne sürülen bu uygarlığın, büyük felaketler ve bilinmeyen nedenlerle yeryüzünden silindiği iddia ediliyor.

Tatarların bilim ve teknoloji alanında çağlarının çok ötesinde oldukları, hatta atmosferden elde ettikleri temiz enerjiyle şehirlerini aydınlattıkları bile ileri sürülüyor. Elektrik direklerine benzer yapılarla kablosuz enerji iletiminden bahseden bu anlatılar, modern bilimle örtüşmese de, tabletlerin ortaya çıkışı bu söylencelere yeni bir soluk getirdi.

Bilim İnsanları Ne Diyor?

Bazı arkeologlar, tabletlerdeki sembollerin Sümer etkisi taşıdığını öne sürerek bu yazıların daha sonra bölgeye ulaşan kültürlerden kopyalanmış olabileceğini savunuyor. Ancak bu iddia, çelişkili görünüyor. Çünkü MÖ 5500 civarında henüz Sümer yazısının var olduğuna dair hiçbir arkeolojik bulgu bulunmuyor.

Dahası, tabletlerde “Saue” adının geçtiği tespit edildi. Bu isim, Sümer tanrısı Usmu’nun eski bir varyantı olarak kabul ediliyor. Bu da tabletlerin, Sümer kültürü henüz ortaya çıkmadan önce benzer mitolojik anlayışlara sahip bir topluluk tarafından yazıldığına işaret edebilir.

Rus araştırmacı Boris Perlov’a göre, yazı sistemini geliştirenler aslında Sümerler değil, Balkan kökenli toplumlar olabilir. Perlov, Sümerlerin bu sistemi geliştirerek çivi yazısına dönüştürdüğünü, ancak esas yazı mucitlerinin Tuna havzasında yaşayan halklar olduğunu savunuyor.

Tarih Yeniden Yazılmalı mı?

Eğer Tartaria tabletlerinin tarihsel doğruluğu ve yazı sistemi üzerindeki özgünlüğü ispatlanırsa, tarih kitaplarının önemli bölümlerinin yeniden yazılması gerekebilir. Bu sadece yazının doğuşunu değil, medeniyetin evrimine dair bilgileri de köklü biçimde değiştirecek bir gelişme olur.

Kimi akademisyenler bu fikirlere temkinli yaklaşsa da, tabletlerin gerçekliği ve yaşlarının ciddiye alınması gerektiğini vurguluyor. Belki de insanlık tarihini anlatan en eski hikaye, Doğu Avrupa’nın derinliklerinde, yeniden keşfedilmeyi bekliyordur.

Muhabir: Merve Kiraz