Dünyada ki bütün terör örgütlerinin tek birleştiği bir ortak özelliği tarafı ve tek benzerlik bir buluşma noktası var. Hemen hemen bu hepsinde de aşağı yukarı hep aynıdır. Fazla farklı bir değişiklik yoktur. Yani kaynağın tek bir yerden olduğu kesindir. Asla farklı bir kaynaktan yararlanmadığı açıkça bellidir. Bunun lamı cimi yok. Gerçeklere bakıldığında sanki dünyanın jandarması gibi dünyanın diğer tarafında binlerce kilometre uzaklıkta bulunan ABD’nin içinde derin devlet yapılanması kapsamında çok gizli olduğu bilinen gizli dünya devleti dış merkezli karanlık güçlerin öncülüğünde desteklenen tehlikeli bir kanlı yeraltı örgütünden cesaret alan dünyadaki tüm terör örgütlerin sadece bulundukları topraklara göre ve eylem yaptıkları ülkeye göre isimleri farklı başka her türlü amaçları aynı dünyada kan ve gözyaşı ile beslenen bu suni ahtapot gibi olan örgütler bunun yanı sıra varlıklarını sürdürmek için de tüm insanlar gibi parasal ihtiyaçlara fazlaca gereksinim duyarlar.
    Bu ortak özellikleri asla değişmez bütün terör örgütlerinin de bu konuda ayakta kalabilmek için gayri meşru bir karaborsa türü yapılanma söz konusudur. Ama biz buna karaborsa da desek yanlış olmaz. Bu ortak özelliklerin yanında saydığımız karaborsa özelliği de dünyadaki tüm terör örgütleri için vazgeçilmeyecek kadar çok önemli olan en sağlam kaynaktır. Kendi para kaynağını bulma ve yönlendirme işlemleri ile para trafiğini en iyi bir şekilde yönetirler. Dünyada ki bütün terör örgütlerinin Daha da ileriye giderek terör örgütüne mensup üst düzeyde ki yöneticilerin kendi mal varlıkları ve örgüt teşkilatına ait mal varlıklarının yanında bulundukları kurtarılmış alanlarda da taşınmaz mal varlıkları ve vergi diye isimlendirdikleri hâkim oldukları en stratejik noktalarda topladıkları haraçlardır.
     Bu terör örgütlerine ait veya terör örgütleri içinde en üst düzeydekilere ait olan bu tüm malvarlıklarının güvenliğini kendilerine bağlı olan terör örgütü mensupları tarafından sağlanır ve kontrol edilir. Hatta bunun için bile para akışını kolaylaştırmak ve daha da hızlandırmak için terör örgütlerine ait veya terör örgütlerinin içinde bulunan en üst düzey yöneticilerin de uluslararası arenada faaliyet gösteren bankalarda da hesapları bile olur. Bu uluslararası bankalardaki hesaplar en çok terör örgütleri tehlike gördükleri ve hissettikleri zamanlarda çok gizli ve saklı tutmak için genellikle terör örgütlerinin kullandıkları isimlerin yanında en önemlisi de terör örgütlerinin içinde yer alan en üst düzeydeki yönetici kişilerin isimleri kullanılır.
     Dünyada bulunan bütün terör örgütleri için geçerli olan asla değişmeyen bir özellikte en çok bulundukları ve faaliyet gösterdikleri yaşam alanlarının temelinde etkilerini hissettirmek için terör örgütleri güçlerini ve yeteneklerini gün geçtikçe sürekli hep geliştirerek varlıklarını devam ettirirler. Dünyadaki tüm örgütleri için bu özellik hep geçerli sayılır. İstedikleri zaman istedikleri her yerde istedikleri her saatte istedikleri her teröristlerle suikast ve saldırı eylemi ile ara sıra belli zamanlarda terör örgütlerinin kuruldukları tarihten itibaren veya terör örgütünün önemli gün ve tarihlerde infial düzeyde sözde basın açıklamaları yaparlar. Ayrıca minimum olarak unutulmayı anladıkları süreçlerde toplum düzenine korku verme gibi gövde gösterisi yaparak dünyada ki saldırı eylemi yapılan devleti zor durumda bırakmaktır. Dünyada ki tüm terör örgütlerini para ihtiyaçlarını bu karaborsadan karşılar.
     Dünyada ki tüm terör örgütlerinin kullanım çeşitleri vardır. O kadar iyi kullanışlıdırlar ki, kullanım ihtiyacına göre bazı değişiklikler gösterirler. Hatta iki başlı kartal gibi bir uyku dönemleri vardır. Birde aktif oldukları eylem dönemleri vardır. Bu asla şaşmaz dünyada ki tamamına yakın bütün terör örgütleri idare şemaları hep aynısıdır. Dünyada ki tüm terör örgütleri o kadar kullanışlı oldukları alan en çok genellikle uluslararası arenada daha rahat bir şekilde dünyada ki devletlerin içinde halen bulunan derin devletler tarafından kullanılır. El altında sürekli hali hazırda bekletilerek ihtiyaç duyulduğunda ve günü geldiğinde kullanılsın. Terör örgütlerinin en çok kullanıldığı alan en başta terbiye etmede ve belirlenen şartları sağlamada daha kolaylaşması için devletlerarasında en önemli seçenektir.
     Örneğin bir süper güç veya en gelişmiş bir devletin diğer bir devlet için cezalandırmada en cazip anti-diplomatik bir uygulamadır. Buna en güzel komplo teorisi olan bir örnek ABD ve Türkiye arasında ki stratejik gibi birçok konular da en üst düzeyde ilişkiler ve en önemlisi de iki ülkenin müttefik olmasıdır. Bu müttefikliğin iyi tarafı yanında birde yan etkisi de var. Bu yan etkisi yakın zamanda ki malum Afyonkarahisar’ın Ataköy ilçesinde bulunan 500.cü istihkâm ana depo komutanlığı şehit uzman çavuş Mete Sıraç Kışlası’ndaki üzücü elim kazadaki patlama halen bir muamma ve aynı Uludere olayı ve Gaziantep’te şehir merkezinde ki patlama gibi hangi nedenle olduğu bir türlü bilinmeyen arapsaçı gibi işin içinden nasıl çıkılacak diyerek sorumluluktan nasıl kaçılacak diye düşünülüyor.
     Fakat ben bir hafta ki önceki Afyonkarahisar’daki patlama ile ilgili Depoloji başlıklı yazımda belirtmiştim. Hatırlamayalım biraz bir ay öncesinde ABD senatosu tarafından görevi istihbarat araştırması olan Amerikan merkezi haber alma teşkilatı ( CIA )’nin başkanlığına yeni seçilen Orgeneral David Petraeus Türkiye’ye 02.09.2012’de ikinci resmi ziyarette bulunmuştu. Öncelikle CIA’nin başkanı olmadan önce ABD Genel Kurmay Başkanı sıfatı ile Temmuz 2011’de Türkiye’ye birinci ilk kez resmi ziyarette bulunmuştu. Tabi ki basın ve medya olmasa bu tür ziyaretler çok gizli yapıldığı için kimsenin haberi olmayacaktı.
      Kim bu CIA’n yeni Başkanı ABD’li Genel Kurmay Eski Başkanı orgeneral David Petraeus? Aslında çok ünlü ve çok meşhur komutan. ABD ordusunda görev yaptığı yıllarda ismini 11 Eylül saldırısından sonra ABD’nin Afganistan işgali sırasında yer alan uluslararası NATO ve ISAF güçlerinin komutanlığını yapmış ve ABD’nin Irak’ı işgali sırasında ırakta bulunan Türk büyükelçiliğin güvenliğini sağlayan TSK komutanlarının her birine ayrı ayrı başlarına çuval geçiren Türk kamuoyuna unutturmak istenen olayın baş aktörü meşhur ‘’çuvalcı general’’ komutan şimdi bu seferde CIA başkanı olarak müttefik ülke Türkiye ile iyi ilişkileri sağlamlaştırmak için ve terörle mücadele ile ilgili Türkiye Cumhuriyeti en üst düzeyde karşılayarak önce Başbakan ve sonra Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı ile bir takım çok gizli çeşitli toplantılar yaptı. CIA’n özel uçağı ile İstanbul Atatürk havalimanına gizlice gelip gittiğini hatırladınız mı?
     Hayret edilecek tek gerçek var ortada dikkat ederseniz eğer Afyonkarahisar’daki mühimmat deposu patlaması olayının olduğu tarih 06.09.2012 aradaki çok kısa bir süre farkı olan CIA Başkanı orgeneral David petraeus’un görevde olduğu süresince Türkiye’ye yaptığı ikinci ziyaretinin tarihi de 02.09.2012 olması bu dört günlük farkın ortaya çıkmasından sonra Türkiye’nin her yerinde NATO ve ABD üssü olan bu ülkede sanmayın ki ABD ve Avrupalı ajanlar yok hatta bu ABD ve NATO askeri üslerinde yabancı ajanların yanında İsrail’in MOSSAD ajanları olmaz mı? Tabi ki kambersiz düğün olmaz Afyonkarahisar’daki mühimmat deposu patlaması ABD ve İsrail güdümlü çok gizli dünya devlet merkezli yenidünya düzenin dış destekli karanlık güçlerin öncülüğünde ajanlarla birlikte yapılmış kanlı düğün gibi rol aldıkları oyunlarını oynadılar. Şaşılacak bir durum yok aynı gün içerisinde CIA Başkanın gelmesiyle gitmesi bir oldu. Basın ve medyadaki yer alan haberler yüzeysel olarak geçiştirildi. Anlaşılan şu CIA Başkanı Orgeneral David Petraeus’un üst düzeyde ki çok gizli temaslar istediği gibi gitmeyince tabiri yerindeyse bir terbiye amaçlı Türkiye’de ki NATO ve ABD üssünde bulunan CIA destekli ajanlarca yapılarak dediğim dedik çaldığım düdük. Yani benim dediğim olur. Kuralı uygulandı.
    Tabi ki Devleti Aliye-i Türkiye’yi kimse terbiye edemez. Hiç kimse Türkiye’ye gözdağı veremez gibi hamasi nutuklar atarak kendimizi kandırmaya hiç gerek yok. Anadolu topraklarında zibil gibi zehirli mantarlara benzer ABD ve NATO üssü kaynıyor. Afyonkarahisar’daki ustalıkla yapılmış nerdeyse kimin yaptığını bile bilemeyecek kadar incelikle düşünülmüş plan ajanlardan başka kim yapar. Bunun için elimizde bir belgenin olması ve belgelere dayalı ispat etmeye ne gerek var. yaşadığımız yüzyılda bilim ve teknoloji çağında bu günlerde sürekli yaşanan istihbarat savaşları ve istihbarat savaşları ile ilgili kitap broşür dergi ve videoları izlediğimizde bu en yeterli kaynaktır.
      O kadar çok fazla kıyamet teorilerinin yanında gizli ve görünmeyen hatta hiç bilmediğimiz dünyanın neresinde ne zaman yapılan birçok sayamadığımız istihbarat savaşları var. Artık internette dahi yüzbinlerce istihbarat savaşlarını izlemek mümkün. Türkiye’nin bölgedeki komşusu Suriye’nin bile Arap ülkeleri içerisinde ve hatta dünyada ki tüm ülkeler arasında 5.ci istihbarat gücüne sahip olduğu alenen bilinen bir gerçek buna bir örnek Suriye’de muhaberat istihbaratı adeta bir ordu gibi eğer böyle olmasa Suriye rejimi çoktan devrilmişti.
     Bir şeyler tersine gittikten sonra durduk yerden bu depo patlaması sebep olan tasnif ve istifleme çalışması neden gece yapılıyor ki belki de ajanlar kışlaya askeri üniforma giyerek bir rütbeli gibi içeri sızmanın yolunu bulup kışlada ki gece amirinin ya dalgınlığı yâda kışlada olmamasından istifade daha yeni askerliğe başlayan kısa dönem 10 günlük askerlerde kışlada hiçbir komutanı tanımadığına göre kısa dönem 10 günlük askerleri kandırıp depolar bölgesine götüremezler mi? İşte kendimce hayalden de öte bir komplo teorisi daha çıktı. Yani bir istihbarat savaşı gibi bir komplo bu bunun için bu yazıyı gece on ikiden sonra okumaya gerek yok. İçinde ne bölücülük var nede müstehcenlik bir yazı var. ABD sürekli kendisi istihbaratın dünyanın en iyi istihbaratına sahip olduğunu söylüyor. Biz Türkler de dünyanın en iyi moral bozucu komplo teorisi üretmeye sahip çok yetenekli insanlarız. Dünyada en iyi hackerler bile Hindistan da değil Türkiye’de diyebilirim. Tabi ister bu tür komplo teorilerine inanın isterseniz inanmayın ama gerçek sayılacak kadar olamaz mı?
      Peki, ABD’nin isteyip yaptıramadığı bir şeyler mi olmuştu. Veya Türkiye’nin çekincesini anlayıp tekrar anlaması için kolaylaştırıcı bir orman yangını yerine farklı tam can alıcı ve fazla maliyetli toplum önünde zor durumda bırakacak bir hamle yaparak. Tekrar ABD’nin isteklerini iyi bir düşünmesi gerekmesini istemesi için olabilir mi?  Çünkü müttefik diye diye ABD gizli karanlık işlerine de bizi ortak etmek istiyor. Zaten pentagon da Türkiye ’siz çalışamıyor. Neymiş efendim. Terörle mücadele de işbirliği. Ama hangi terörle işbirliği PKK ile mi. Yoksa İslam ile mi. Bu da muamma. İki ülke arasında istihbarat ilişkilerinin gelişmesi için. Bunlar neyin peşindeler hangi istihbarat. Dünyanın en iyi istihbaratı olduğunu söyleyen onlar değil mi. Bizim istihbaratla ne gibi bir ilişkisi olabilir. Ya Türk ordusu ile ilgili yâda bölgede bulunan İslam ülkeleri ile ilgili istihbarat mı acaba. Peki, bu bölgede sınırı bulunmayan ABD neden ara sıra farklı isimler altında ziyaretler yapıyor. Herhâlde çorbada benim de tuzum olsun değil. Sadece bölgede değişen dengelerin ve başlayacak yeni bir dönemde oynayacak rolün provasını Türkiye’ye ziyaretleri ile yapıyor. Yani şimdiden hazırlık yapıyor.
       ABD Türkiye’de ki en önemli görüşmeler gündemde sürekli olmasın diye.  Hatta bölgede bulunan İslam ülkelerinde Türkiye’ye gelerek aba altından sopa göstermek. İlgiyi ve dikkatleri başka yöne dağıtmak maksadıyla yapılmış olabilir. Neden Rusya istihbarat üst düzey yetkilisi veya Çin istihbaratı üst düzey yetkilisi ile istihbarat yapılmıyor. Üstelik Rusya ve Çin’de dünyanın en güçlü ülkeleri. Bu iki güçlü ülkelerin istihbaratı yok mu sanki. İstihbarat sadece Amerika’dan mı ibaret. Çünkü en çok karanlık gizli ve kirletici iş kollarında meslek edinmiş bir dış politikası var. Sanki Dünya’nın jandarması gibi devriye geziyor. Dünya’nın ve bölgemizin güvenliğini biz sağlayamuyoruzda ABD mi sağlayacak eğer durum buysa çok vahim bir tablo açık artırımda bile değeri yok. Ama Rusya ve Çin böyle yapsaydı yöneticiler hemen komünistlikle suçlanırdı. Fakat şu an da hiçbir yönetici emperyalistlikle suçlanmıyor. Neden çünkü dış odaklı materyalist karanlık güçler artık kavramları bile değiştiriyorlar. Emperyalist yerine ılımlı İslamcı ve diyalogcu veya müttefik gibi isimlerle uyuşturmaya çalışarak dost gibi göründüğünü zannettiğimizin ileride düşman ülke olmayacağının garantisi var mı?
        Devletin en disiplinli kurumunda diğer kurumlarda olduğu gibi daima faaliyet takvimi vardır. Neyin ne zaman yapılacağı bellidir. Kimse kafasına göre kışla ’da bir şeyler yapamaz bunu herkes çok iyi bilir. Hele en önemlisi olan depo sayımları ve bakımları faaliyet takviminde yazmıyorsa ve depo sorumlusu levhasındaki en az yetkili rütbeliyi kışla komutanı bilmiyorsa bile işte asıl vahim durum bu. TSK’ da her şey eş zamanlı yapılır. Ülkedeki tüm komutanlıklar da aynı yemek menüsü, aynı yatış ve kalkış saatleri ve aynı gün aynı eğitimler verilir. TSK’da askeri denetim tarihi ülkede aynı tarihlerde yapılır. Aynı tarihler de faaliyet takvimine göre hareket edilir. Peki, faaliyet takviminde sayım ve denetim yapılması ülkede sadece Afyonkarahisar’da mı yapılıyor. Türk Ordusu’nun ülkenin başka yerinde mühimmat depoları yok mu? Var. Peki, her şey aynı anda neden yapılmıyor? Sorusunu sormamız gerekir. Üstelik bu mühimmat depoları ile ilgili nasıl kullanılacağı sıcaklık dereceleri hakkında güvenlik bilgi levhaları bulunmuyor mu? Bu mühimmat depolarının yapımında buna dikkat edilirken muhakkak iklim şartlarına göre yapılıyor. Sayımda görevli komutanların kayıt defteri mühimmat deposunda da bulunur. Kışlada da bulunur. Mühimmat depolarındaki görevli komutanların deponun çevresindeki kontrollü bölgede ki kapıda yazılı tabela yok mu? Depo sayımları esnasında Ankara’dan genelkurmay başkanlığından gönderilen üst düzeyde bir komutan bile yok. Gelde işin içinden çık. Fakat burası devleti ilgilendirir. Bu gidişle daha çok komplo teorileri olacak. Tavsiyem internette ki bu komplo teorileri gerçek. Bence İzlemeye değer