Hiç kendimizi kandırmaya gerek yok, bugüne kadar 30 yıldan fazladır PKK’yı ve Kürt sorunu küçümseyerek geldik. Kendi kendimizi kandırdık. İlk önce PKK’nın ilk yıllarında yani 1980’ler ve sonrasında bir avuç çapulcu tayfası dedik. Bu da yetmedi dağlarda yaşayan köyleri basan, yakıp yıkan ve bölgede yol kesip ve haraç toplayan ve kendisini engellemeye çalışan güvenlik güçlerine karşı sansasyonel eylemler ve bölgedeki en yakın karakollara saldıran genellikle kendisine bağlı siyasi uzantılarının kendilerine bazı farklı isimler adı altında Apo’cu ve Maoist gibi sayıları nerdeyse birkaç yüz kişiyi bile geçmeyen eşkıya takımından oluştuklarını söyledik. O zaman ki siyasi yöneticilerin idaresindeki Devlet daima PKK’yı 1980’den itibaren yıllarca topluma böyle yalan yanlış ifadelerle anlattılar. Hep sürekli bölgedeki ve ülkenin genelinde terör örgütü PKK’lı teröristleri, sempatizanları ve siyasi uzantılarını olaylarını ve eylemlerini küçümsedi. Vurdumduymaz bir tavır içerisinde onuncu yıl marşları söyleye söyleye güçlü ordu güçlü devlet sözleri ile toplumun önünde utanmadan sıkılmadan resmi açıklamalar kapsamında geçiştirdiler. Acaba bu durum da sonuç ne oldu?
Sonuç çok çarpıcı ve iç açıcı olmayan bir şekilde birde baktı ki olan olmuş artık çok geç denecek kadar bir seviyeye ulaşmış ve her şey değişmiş durumda olduğunu fark ettik. Vahim tablo karşımıza çıkınca PKK göründüğünden daha çok değişmiş, PKK’yı halen bir cinayet işleyen bir mekanizmaya sahip terör örgütü olarak görüyoruz. Doğru, fakat bir madalyonun arka yüzündeki detaylara baktığımızda göründüğünden daha fazla dev bir oluşum ortaya çıkacaktır. Hatta bu dev bir yapılanmanın uluslararası organizasyon şeklinde oluşması devletin 30 yıldan fazladır devam eden terörle mücadelede PKK’nın bu kadar fazla ahtapot gibi uzantılarını görmezlikten gelmesi çok manidar değil mi? Acaba devlet bilerek veya bilmeyerek görmezlikten ve göz yummasından mı kaynaklandı yoksa terörle mücadelede uluslararası arenada başarısız mı oldu? Soruları nedense halen cevapsız arama gibi bir türlü açıklanamıyor. Sanki devlet sırrı gibi bu sorular iyice gün geçtikçe arapsaçına döndü. Terör örgütü PKK yalnızca Kandil’deki silahlı militanlardan ibaret olsa keşke, ama değil, diğer bir boyutunun devamı olan Avrupa’daki nerdeyse her ülkede bulunan siyasi faaliyetleri doğrultusunda tanıtım ve tanıtma çalışmaları ile ilgili ofisleri ve büroları, siyasi olarak partileri, günlük, haftalık ve aylık siyasi dergileri ve gazeteleri, siyasi TV ve radyoları, siyasi olarak para toplama kuryeleri ve güçlü ileri gelen isimlerin yaptıkları siyasi panel ve konferansları ve siyasi paylaşım internet siteleri ile sayıları şu anda nerdeyse milyonlara yaklaşan bu tür siyasi mekanizma oluşumunun yanında birde tahminen 10 milyona yakın sempatizanları ile birlikte terör örgütü için siyasi destek faaliyetlerine katılan eleman bulmak ve yetiştirme mekanizması ile bunun gibi birçok sayamayacağımız kadar çok büyük ve geniş çaplı bir yelpaze ve ahtapot gibi devasa bir siyasi oluşum amacına çoktan ulaşmış, belki de devletin bundan haberi var veya yok diyebiliriz fakat bu kadar devlet olacak kadar bu yapılanmaya bakıldığında hayret etmemek imkânsız. Peki, nasıl oldu da bu kadar uluslararası seviyede bir kapasiteye sahip oldu.
Akıl ve mantığa sığmayacak inanmak istemediğimiz korkunç komplo teorileri uydurarak gizli karanlık büyük güçlerin ülkeyi bölmeye ve parçalamaya yönelik çalışmaların yapıldığını ve yapılacağını belirtiyoruz. Belki bazılarımızın kendimizi kandırılıyor sanarak inanmak istemediğimiz bu tür komplolar maalesef doğru ve teorilere baktığımızda nerede ve nasıl olduğunu bilmediğimiz gizli dünya devleti merkezli yeni düzenin karanlık güçlerin öncülüğünde desteklenen PKK, kendisine benimsetilmiş olan hızlı bir şekilde devam eden karanlık güçlerin oyunu içinde yer alan son bölümdeki büyük Kürdistan devletinin temellerini atma törenlerinin provası için kullandığı kesin ve açıkça bilinen kukladır. Daha iki gün önce New York Times gazetesinde baş sayfada genişçe yer verdiği haber manşetinde skandal harita hakkında bilgiler veriyor. Ve gazete hediyesi yenidünya haritasında Irak’ın kuzeyinde ileride kurulacak Büyük Kürdistan haritası açıkça gösterilerek belirtilmişti. Öncelikle kandil çevrecilik ve şehirleşme konusunda daha da gelişerek aynı sanki bir normal şehir gibi, kandilde PKK’nın kendi militanları için kampı, okulu, hastanesi hatta devrim şehitleri dedikleri teröristlerin mezarları ve benzeri gibi her türlü imkânları yapmalarının yanında birde uluslararası alanda her türlü siyasi oluşumların gizli dünya devleti merkezli dış destekli karanlık güçlerin öncülüğünde oluşması bizim bir türlü inanmak istemediğimiz komplo teorilerinin aslında bir gerçek olduğunun kesin ispatıdır. Artık terör örgütü her şeyin farkında olup çok çabuk şekilde kabuk değiştirip yeni bir dönem başlatmış. Hatta daha fazla ileri gidip iyi bir başarılı biçimde örgütlenme ve gizli iç ve dış merkezli karanlık güçlerin desteklerini ve değerlendirip tüm engelleri aşarak önünde bulunan fırsatlardan çok iyi faydalanma yeteneğini geliştirmiş durumda,
Peki, PKK’nın bu kadar hızlı bir biçimdeki oluşumu altında ki sebepler bölgede bulunan kimin hatası, ebetteki bölgede bulunan PKK’nın sürekli bir şekilde en çok uğraştığı Devlet Türkiye cumhuriyeti Devletinden başka bir devletin hatası değil. Devletin 1980’lerin başında fark etmediği ve yaptığı hataları halen günümüze kadar hata üstüne hata yaparak nerdeyse bu gidişle 2000’lere kadar devam edecek olan iki hata yaptı. Tabi ki hataların faturasını hem devlet hem de millet olarak ödedik, zaten bu hatalı politikalar ve hatalı stratejik PKK’nın büyümesini hızlandırıp terör örgütünün bölgede manevra kabiliyetini geliştirip Devletin bölgedeki hatalı politika ve strateji gelişmelerinden faydalanarak çok iyi sonuçlar alarak bu devasa başarılı oluşumun oluşmasına bilmeden de olsa katkı sağladı, 1980’lerden sonraki O zamanın devlet yönetiminde ki siyasetçilerin hatası terör örgütü PKK tarafından hatalar bölgedeki güvenlik unsurlarına ve devlete zara verdi. Zaten bu hatalar PKK tarafından belli aralıklarla kara propagandasına dönüştü ve bölge halkını da bu şekilde kontrol altına almayı başardı. Ve böylece istediği de oldu. Bu sefer de sözde kurtarılmış bölge hamlesi başlatarak 2000’li yıllara kadar sözde mutlak hâkimiyetine de devam etti. O zaman ki siyasetçilerin başında bulunduğu devletin yaptığı iki hata vardı bunlardan birinci hatası 1980’den itibaren Kürt vatandaşlarının devletin Üniter yapısı bozulmayacak şekilde bazı temel haklar sağlıklı olarak sağlanmadı. Bu PKK’nın ekmeğine yağ sürdü ve bölgede yaşayan o dönemde eğitim seviyesi düşük olan ve maddi imkânsızlar içinde olan halkın Türkiye cumhuriyeti devletinin bölgeye uzak kalarak yardım etmediği ve devletin bölgede bulunan vatandaşların yanında olmadığını gösterdi.
Bölgede bile halkın güvenliğini canını ve malını koruyamayan devlete karşı bölgedeki halkın çaresizlik içinde terör örgütü PKK’nın kontrolü ve nerdeyse himayesine girdi. Artık o yıllarda devlet bölgede yaşayan halkı dahi tamamen PKK’lı terörist olarak görmeye başladı. Çünkü bölgede yaşayan halk bir yandan terör örgütü PKK tarafından susturuluyor. Diğer taraftan da devletin ilgisizliğin sonunda susturulmuştu. Bölgede yaşanan bu insanlık dramı ve bölgedeki halkın çilesine 1980’lerden sonraki o dönemde ki tüm siyasetçilerin idaresinde ki devlet görmedi bile, bölgede ki köy boşaltmaları ve batıya doğru yapılan göçler PKK’nın kullanım sahasına girdi. Ve terör örgütü PKK’lı terörist militanların eğitim kampı oldu. 2000’li yıllara kadar bölgenin hâkimi devlet değil PKK olmuştu. İkinci hatamız ise bölgedeki arapsaçı gibi olmuş bu sorunların yanında çoğunlukta bölgede PKK ile ilgisi bile olmayan Kürt vatandaşlarının sorunu yüzeysel olarak Kürt sorununu ve terör örgütü PKK sorununu 1980’lerden beri devleti yöneten siyasetçilerin yani sivil yönetimin yakından ve doğrudan ilgilenmesi gerekirken bölgedeki yerel yönetimi dahi orduya verdik. Çünkü o yılların siyasetçilerinin o kadar çok yapacak işleri varmış gibi bölge halkının yaşadığı çilesini ve sorunlarını dinlemek bile istemediler. Beceriksizlikleri ortaya çıkmasın diye işlerine yaradı. Bölgede sosyal devlet boyutu kaybolmuş, artık bölge stratejik bir boyut kazanarak Kürt sorununu halletmek varken her şey güvenlik sorununa dönüştü Yetmedi ordu bu sefer de stratejik olarak güvenlik sorununu kendi kuralları ile olağanüstü hal politikasını uyguladı. Ortada tam bir korku ordusu oluştu. Bölgede yaşayan halkın eğitim olanaklarından yoksun ve eğitim seviyesi olarak okuma yazma oranının düşük olması Türkçe bilmeyen bölge halkı için çok zor şartlar da o yıllarda beceriksiz siyasetçilerin orduya tam yetki ile yanlış yönlendirmesi ile bölge halkına psikolojik baskılar, sosyal devletin görevi olan eğitim için Türkçe öğrenim bile görmemiş bölge halkına Kürtçe yasağı gece veya gündüz fark etmeden hukuki olmayan ve asılsız ihbarlarla yapılan baskınlar ve faili meçhuller bölgedeki halkı sindirmeye yönelik olması tam anlamıyla kaos yıllarıdır. Ancak olağanüstü hal’den kurtulmak için Türkiye’den kaçan Kürtler bir taraftan ordu emri ile vatandaşlıktan çıkarıldılar. Bu sefer de bu devasa uluslararası bir organizasyon oluşuverdi. Hem Türkiye karşıtı hem de PKK’nın tabanı oluştu. Ordudan başka gerçekçi bir politika uygulayamayan devlet ancak 2009 yılında nihayet hükümetin başlattığı açılım gizli iç ve dış merkezli karanlık güçlerin desteklediği kaos heveslisi ve kötü niyetli bazı tehlikeli unsurların sahtekarlıkları yüzünden toplumu yanlış yönlendirerek ve boş durmayan terör saldırıları ile bu ülkenin faydası için yapılan açılımı olumsuz etkileme çalışmaları ve planları suya düştü.
Devlet bundan sonra içerde ve dışarda terörle mücadelede tüm unsurlarını seferber ederek. Bu ülkede huzurun devam etmesini sağlamalı. Elbette ki bu süreç hep sancılı geçecek çünkü 1980 den beri görmezden gelmenin bıraktığı sonuçlardır. Bölgeye yapılacak yatırımların bir nebzede olsa etkisini ve faydası gösterecektir. Ayrıca eğitim konusu çok önemli bölgenin genç insanının eğitimi için çok gayret edilmelidir. Hükümetin bunun bilincinde olması en büyük avantajdır. Artık Türkiye eski Türkiye değil. Bu ülkede devasa bir eğitim ordusu olduğunda aşılamayacak diye bir şey yok. Türkiye bulunduğu coğrafi bölgesinde şimdiden söz sahibi olmasında ki en önemli etken başarılı siyasetçileri sayesindedir. Zaten hükümetin başarılı siyasetinin nedeni de bu.
Velhasıl toplumuzun artık bilinçli olması faydasını ve belirtisini gösteren başarıdır. Sadece Türkiye’nin yapması gereken en önemlisi terörle mücadele de terör örgütü PKK’ya karşı en ağır darbe verene kadar ve sorunu kökten virüslü kampı olan Kandil’i haritadan silmeden o bölgeyi yerle bir etmeden kararlılıktan vazgeçmemesi gerekir. Ancak bu şekilde Türkiye o zaman ağırlığını hissettirmeye başlar. Acaba sırada başka hangi oyunlar var.