İstanbul Arkeoloji Müzeleri, dünya tarihinin en gizemli eserlerinden birine ev sahipliği yapıyor: Fenike kenti Sidon'dan günümüze ulaşan ve "Likya Tipi Lahit" olarak adlandırılan anıtsal bir mezar taşı. Bu lahit, yalnızca estetik değeriyle değil, aynı zamanda taşıdığı kültürel şifrelerle de arkeologların ilgisini çekmeye devam ediyor.
Adını, biçimsel benzerlik nedeniyle Antik Anadolu’nun güneybatısında yer alan Likya bölgesindeki lahitlerden alan eser, aslında Fenike medeniyetine ait. M.Ö. 5. yüzyıla tarihlenen bu mezar, Sidon Krallar Nekropolü’nde yapılan kazılarda gün yüzüne çıkarılmış ve dönemin Osmanlı arkeologları tarafından İstanbul’a getirilmişti.
Lahdin en dikkat çekici özelliklerinden biri, üst bölümünde arka arkaya konumlanmış iki sfenks figürü. Bu mitolojik yaratıklar, hem koruyucu hem de öte dünyaya geçişi simgeleyen semboller olarak yorumlanıyor. Alt sahnede ise daha Batı’ya özgü kabul edilen centaur (yarı insan yarı at) figürleri yer alıyor. Bu iki farklı ikonografinin bir arada kullanılması, Sidon’un yalnızca ticaret değil, kültürel etkileşim açısından da bir kavşak noktası olduğunu gösteriyor.
Uzmanlara göre bu lahit, Akdeniz medeniyetlerinin birbirine ne denli bağlı olduğunu gösteren somut bir örnek. Fenike ustalarının, Yunan ve Anadolu motiflerini sentezleyerek oluşturduğu bu eser, bugün hem bir sanat harikası hem de tarihi bir muamma olarak ziyaretçilerini büyülüyor.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri yetkilileri, eserin konservasyon sürecinin titizlikle yürütüldüğünü belirterek, lahit üzerindeki sahnelerin daha derinlemesine analiz edilmesiyle yeni tarihsel bilgiler elde etmeyi umduklarını söylüyor.





