Günlük hayatın koşturmacası içinde çoğu zaman göz ardı edilen selamlaşma, İslam’ın toplumsal huzur ve kardeşlik anlayışında temel bir davranış biçimi olarak öne çıkıyor. Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) hadis-i şerifleriyle şekillenen bu sünnet, sadece nezaket değil aynı zamanda bir ibadet niteliği taşıyor.
İslam'da selamlaşma, müminlerin aralarındaki muhabbeti artıran, kalpleri yakınlaştıran ve toplumsal iletişimi güçlendiren güçlü bir bağdır. Ancak her davranışta olduğu gibi, selamlaşmanın da belirli bir adabı ve ölçüsü vardır.
Yürüyen mi Selam Vermeli, Oturan mı?
Toplum içinde sıkça karşılaşılan bu soruya cevabı bizzat Peygamberimiz (s.a.v.) veriyor: "Küçük olan büyüğe, binitli olan yaya yürüyene, yürüyen oturana, sayıca az olanlar da çok olanlara selam vermelidir.” (Buhârî, İsti’zân, 5-6) Bu ilahi denge, saygı ve zarafetin davranışlara yansıması olarak kabul ediliyor.
"İnsanların Allah katında en makbulü, önce selam verendir"
Selam vermekte öncü olmak, Allah katında üstünlük vesilesi. Peygamberimiz (s.a.v.) bu konuda şöyle buyuruyor: “İnsanların Allah katında en makbulü ve O’na en yakın olanı, önce selam verendir.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 133) Bu nedenle iki kişi karşılaştığında selamı önce veren daha faziletli sayılıyor.
Meclise Girerken ve Çıkarken Unutulmamalı
Peygamberimiz’in (s.a.v.) tavsiyesi, toplulukla bir araya gelinen ortamlarda da selamlaşmanın unutulmaması yönünde: “Sizden biriniz bir meclise vardığında selam versin. Oturduğu meclisten kalkmak istediği zaman da selam versin.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 139)
Tanıdık-Tanımadık Ayrımı Yok
Selam, yalnızca tanıdıklar arasında değil, tüm müminler arasında yayılmalıdır. “Yemek yedirmen, tanıdığın ve tanımadığın herkese selam vermendir.” (Buhârî, Îmân, 20) İslam, selamı toplumun her köşesine ulaştırmayı öğütler.
Selamın Karşılığı Daha Güzeliyle Verilmeli
Kur’an-ı Kerim’de selamın nasıl karşılık bulması gerektiği şöyle açıklanır: “Bir selam ile selamlandığınız zaman, ondan daha güzeli ile selamı alın veya aynıyla karşılık verin.” (en-Nisâ, 4/86) Bu, hem edep hem de sevap açısından önemli bir ölçüdür.
Selamın Sevabı Cennete Açılan Kapı Gibi
Selamın fazileti, insanlık tarihinin başlangıcına kadar dayanır. “Allah Teâlâ Âdem’i (a.s.) yaratınca ona, ‘Meleklere selam ver, onların nasıl karşılık vereceğini dinle; çünkü senin ve neslinin selamı bu şekilde olacaktır’ buyurdu.” (Buhârî, Enbiyâ, 1)
Kendi Evine Girerken Bile Selamla Bereket Gelir
Selam yalnız dışarıda değil, ev içinde de bereketin anahtarıdır. “Yavrucuğum! Kendi ailenin yanına girdiğinde onlara selam ver ki sana ve ev halkına bereket olsun.” (Tirmizî, İsti’zân, 10)
Gayrimüslimlere Selam Verilir mi?
İslam’da selamlaşma sadece müminler arası bir selamlaşmadır. “Yahudi ve Hıristiyanlara öncelikle siz selam vermeyin!” (Müslim, Selâm, 13) Ancak onlar selam verirse, "Ve aleyküm" diyerek karşılık verilir.
Çocuklara da Selam Verilirdi
Peygamberimiz (s.a.v.), selamlaşmada yaş ayrımı yapmazdı. “Resûlullah çocuklara selam verirdi, ben de öyle yaparım.” (Buhârî, İsti‘zân, 15) Bu davranış, sevgi ve saygının küçük yaşta kazandırılması açısından da önemlidir.
Selam Verilmemesi Gereken Durumlar
Her zaman ve her yerde selam verilmez. İslam adabı, bazı anlarda selamı uygun görmez:
Tuvalette veya abdest alırken
Namaz esnasında veya Kur’an tilaveti sırasında
Haram işle meşgul olanlara
Bu durumlar selamın ruhuna uygun düşmediğinden, selam verilmez.





