Modern tıbbın henüz ulaşamadığı bölgelerde, doğanın kendi kendini tedavi etme yolları şaşırtmaya devam ediyor. Bu ilginç örneklerden biri de kargaların gösterdiği inanılmaz bir içgüdüsel davranış: karıncalanma.
Kuş bilimcilerin ve doğa gözlemcilerinin yıllardır gözlemlediği bu davranış, hasta ya da halsiz hisseden kargaların belirli bir ritüele yönelmesiyle başlıyor. Karga, kasıtlı olarak bir karınca yuvası bulur, kanatlarını genişçe açar, tüylerini kabartır ve tamamen hareketsiz kalır. Kısa süre sonra karıncalar, kuşun tüylerinin arasına girerek gezinmeye başlar.
Peki, bu garip görünen davranışın ardında ne var?
Aslında bu, doğanın kendi kendini iyileştirme sistemlerinden biri. Karıncalar, tehdit altında hissettiklerinde ya da vücutlarına temas edildiğinde, savunma amaçlı olarak formik asit salgılar. Bu kimyasal madde, kuşun tüylerinde birikmiş olan zararlı bakteri, mantar ve parazitlerin yok edilmesine yardımcı olur.
Doğal bir antiseptik görevi gören formik asit, kuşun hastalık belirtilerini hafifletir, tüy sağlığını geri kazandırır ve enerjisini yeniler. Üstelik bu davranış yalnızca kargalara özgü değil; serçelerden mavilimonlara, saka kuşlarından sığırcıklara kadar pek çok kuş türü aynı yöntemi uygular.
Bilimsel adıyla “anting” ya da Türkçeye çevrildiği haliyle karıncalanma, kuşlar arasında oldukça yaygın ama hâlâ tam anlamıyla çözülememiş davranışlardan biri. Bazı uzmanlar bu hareketin yalnızca hijyenle değil, aynı zamanda tüy değişimi döneminde kaşıntıyı hafifletmekle de ilişkili olduğunu öne sürüyor.
İnsanların antibiyotik ya da veteriner desteğiyle çözmeye çalıştığı sorunları, doğadaki birçok canlı türü sezgisel yollarla aşabiliyor. Bu da bize doğanın içinde ne kadar gelişmiş ve entegre bir sağlık sistemi bulunduğunu bir kez daha hatırlatıyor.
Doğayı yalnızca izlemek değil, ondan öğrenmek de gerekiyor.





