Ruhtan soyutlanan her şey aslında insanı yalnız bırakır. Çünkü ruh, insanda bulunan tüm güzellikleri barındırır. İnsan yaratılmışların en değerlisidir. Ruhu , hakikat, doğruluk ve Allah’a imanla diri tutulur. Ruhundan soyutladığı bu güzelliklerin her biri onu yalnızlaşmaya mahkûm kılar. Çünkü Hakikat , Allah’a iman insanlara merhamet ve sevgidir. Kısacası bir var olma bütündür.Hakikatten  soyutlanan bir ruh , insanı somut bir vücudla  başbaşa bırakır.

Bu yalnızlaşma bazen gereken değeri görmemekten gelir. Hayallerini , gelecekteki bütün yaşantısını  idame ettirmeye çalıştığı; iş, kariyer yada aşk onu hayal kırıklığına uğratmıştır. Ve insan da bundan mahrum kaldığı zaman kendi dünyasında yalnızlaşır. Arayış içerisine girmekten korkar. En büyük hatayı kendisinde aramaya başlar. Çünkü kaybetmiştir. Çünkü hayalleri sekteye uğramıştır. Ama bilmez ki , her kaybediş bir tecrübe , tekrar tekrar dirilme ve kazanmak demektir fakat gördüğü ilk darbe onu yıkmaya çalışır. İşte burda ruhun dirilişi, taabiri caizse ona bir tıklayışı devreye girer.  Ruh evvela benliğine, gönlüne sonra ise aklına hükmederek onu tekrar diriltmeye kalkar. Ruhun dirilmesi için ise bir enerjiye bir besine ihtiyacı vardır kuşkusuz bu besin ve enerjide  hakikaten doğar.  Ruh, Allah’a itaat ,ona kulluk ve ibadetle beslenirse  her darbe her yıkılış onu tekrar tekrar diriltir.

Benliğimizi kendi dünyamızı asla kaybetmeyelim. Varlığımızı neye borçlu olduğumuzu ve bu borcu nasıl ödeyeceğimizi bilmeliyiz ve hayatımızın her noktasına ince ince nakşetmeliyiz. Yoksa  ruh ölür beden ise yalnızlaşır...