Cezayir’in güneyinde, Hoggar Dağları'nın eteklerinde yüzyıllardır anlatılan bir efsane var: Tuaregler'in efsanevi lideri ve "Çadır Kraliçesi" olarak bilinen Tin Hinan’ın hikâyesi.

4. yüzyılda yaşadığı kabul edilen Tin Hinan, sadece bir kabile lideri değil; aynı zamanda Nijer, Çad, Libya, Mali, Moritanya ve Cezayir'de yaşayan Tuareg topluluklarını birleştirerek devasa bir kültürel ve siyasi alanı yönetmiş güçlü bir figürdü. Onun yönetimi altında toplumsal yapılar değişti; ataerkil düzene karşı matrilineal (ana soyuna dayalı) bir sistem yerleşti.

Rivayetlere göre Tin Hinan, bir prensin evlilik teklifini reddederek ardıllarıyla birlikte çöle kaçtı ve burada yeni bir yaşam kurdu. Yola çıktığı kervan, yerleşim kurdukları bölgede kıtlıkla mücadele etti. Ancak bu zorluklara rağmen halkına umut oldu, onları birleştirdi ve uygarlık kurdu.

İbn-i Haldun'un eserlerinde de yer bulan bu efsane, modern arkeolojiyle de doğrulandı. 1925 yılında Cezayir’in Abalessa bölgesinde keşfedilen anıtsal mezar, Tin Hinan’a ait çıktı. Mezarda bulunan iskelet üzerindeki analizler, onun topal olduğunu gösterdi. Bu detay, İbn-i Haldun’un anlattığı tarihsel rivayetleri destekler nitelikte.

Tin Hinan’ın halkı, doğaya tapan, hayvan derilerinden kıyafetler giyen ve Tifinagh alfabesiyle yazı yazan bir topluluktu. Bu kadim alfabe, günümüzde hâlâ Tuaregler tarafından kullanılmaya devam ediyor.

Tin Hinan’ın yalnızca bir kraliçe değil, bir dönemin kültürel dönüşümünü başlatan simgesel bir figür olduğu kabul ediliyor. Bazı kaynaklara göre iki kızı vardı ve onun soyundan gelenler, bölge halkı tarafından kutsal kabul ediliyor. Yüzünü ilk örten ve “maskeli erkekler” geleneğini başlatan oğlu Hagar da, Tuaregler arasında önemli bir figür olarak anılıyor.

Kraliçeye ait takılar ve kalıntılar, bugün Cezayir'deki Bardo Müzesi'nde sergileniyor. Efsane gerçeklikle buluşurken, tarih Tin Hinan’ın adını unutulmazlar arasına yazıyor.

Muhabir: Merve Kiraz