Hacı Fevzi Efendi ile karşılıklı mektuplaşmalarının akabinde Aşçı İbrahim Dede, Edirne’den 23 Temmuz’da tren ile yola çıkmış ve 24 Temmuz’da İstanbul’a dönmüştür.

Hacı Fevzi Efendi ile karşılıklı mektuplaşmalarının akabinde Aşçı İbrahim Dede, Edirne’den 23 Temmuz’da tren ile yola çıkmış ve 24 Temmuz’da İstanbul’a dönmüştür. Dede, İstanbul’a gelir gelmez ilk işi, doğruca Derviş Paşa’nın Yüksek Kaldırım’daki konağına gidip Şeyhzâdesi Hacı Ahmed Fevzi’yi görmek olmuştur. Şeyhzâdesini her gördüğündeki canına can katan sevinç ve heyecanını, Fevzi Efendi’nin babası Şeyh Gazi Hacı Mustafa Fehmi Efendi’ye olan gerek görünüş gerekse konuşma olarak tıpatıp benzerliğini şu cümleyle çok güzel anlatmaktadır:

“Hele Şeyhzâdem faziletlû reşadetlû Hacı Fevzi Efendimiz Hazretlerinin cemâl-i bâ-kemâllerini (yüzlerini) gördükçe aşk u muhabbet ve ömrüm kat-ender-kat oluyor ki, cemâl-i ve hâl ü etvarı ve kelâmı tıpkı ve aynı peder-i vâlâ-şânları Sultân-ı Ulemâ-billâh (Mustafa Fehmi) kuddisesırruhu’l-azîz gibidir azizim.”

Aşçı Dede, Hacı Fevzi Efendi ile olan vuslat anına dair ve sonraki gün beraberce Kandilli, Küçüksu, Beylerbeyi, Kuruçeşme ve diğer yerleri ziyaretlerini hatıratında şöyle kaydeder:

“Cuma günü alessabah (İstanbul’a) muvasalat olunup mahdûm-ı fakîrî İsmail Efendi istikbal ederek doğruca Sülüklü’de olan hâne-i fakîrîye gelinmiş, çocukları haneye bırakıp binmiş olduğum arabaya tekrar râkiben şems-i hakîkat parçası olup merhum Derviş Paşa’nın Yüksek Kaldırım’daki yüksek ve âlî olan konağı’na nüzul eden veli’ni’met-i sebeb-i devlet Sultân-ı Ulemâ-billâh zâde faziletlû reşadetlû el-Hâc Ahmed Fevzi Efendimiz Hazretlerinin hâk-i pây-i mürşidânelerine yüz sürmek için doğruca konağa gittim.

Tesadüf mü diyeyim yoksa erenlerin sevki mi diyeyim, saadetlü Ahmed Paşa (Derviş Paşa’nın mahdumu) Hazretlerini konağın kapısı önünde fakire muntazır olmuş, istikbal eder gibi buldum. Hatta araba biraz konağı geçer gibi olup arabacıya hitaben ‘Arabacı dur!’ kumandasını vermiştir. Derakap arabadan inip dâmen-bûs ile (eteğini öperek) ‘Velinimetime bu kadarcık keramet çok mudur?’ diyerek arz-ı niyâzat ile konaktan içeriye girdik.

Bahçede oturduk, hâl ve hatır istifsarından sonra ‘Hazret (Hacı Fevzi), vahdettedir, uyandırayım’ diyerek teşrif buyurup hazreti haberdar ettiler. Onlar da uykudan kalkıp rüya görür gibi rakiri müşahede buyurdular. Artık o kadar kıtmîr-veş ayaklarına doğru yuvarlandım ki hatta başımdan fes yere düştü azizim. Deryâ-yı muhabbete girişildi. Burası uzundur, ancak kısası ‘Bişnev-ez-nây’ sırrıdır.

Sonra müsâ’ade-i mürşidâneleri istirham olundu. Buyurdular ki ‘Pazar günü akşamı birlikte Reîs-i Aklâm-ı Askeriyye Atufetlû Hacı Muhtar Efendi Hazretlerinin Küçüksu’daki köşklerine gidelim.’ Emr ü irade efendimizindir deyip veda ederken…”

“Pazar günü oldu, salât-ı asrı (Eminönü) Yeni Cami-i Şerîf’te eda etmek üzere ikindi ezanından biraz evvel câmi-i şerîfe girdim. Namazı edadan sonra köprüde (Galata Köprüsü) muntazır-ı hazret oldum. (Hacı Fevzi Efendi) Teşrif buyurdular. Vapura bindik. Derhâl vapurda müşarünileyh Muhtar Efendi Hazretlerinin mahdûm-ı âlîleri saadetlü Subhi Beyefendi Hazretleri orada imiş, istikbal edip arz-ı muhabbetler buyurdular.

Vapurun üstünde oturup muhabbet olundu. Sonra vapurun hareketi yakın olup müşarünileyh Muhtar Efendi Hazretlerinin teşrifinden sual ettik. Buyurdular ki ‘Geldiler, aşağıda kamarada oturuyorlar.’ Bir müddet sonra Subhi Bey yanlarına gidip haber vermişler. Buyurmuşlar ki ‘Biraz rüzgâr vardır, üşümüyorlar mı?’ buyurdukları haber-i meserret-encâmı gelince hâk-i pâylarına yüz sürmek vacip oldu. Binaenaleyh Hazret-i Şeyh-i Ekrem (Hacı Fevzi) Efendimiz ile beraberce kamaraya gidip dâire-i resmiyyede hâk-i pây-i ulyâlarına yüz sürüp muhabbete girişilmiştir. Ancak vapurda olan muhabbet resmî olur değil mi aziz?”

Aşçı Dede, gezilerine devam ederek Kandilli, Küçüksu ve Beylerbeyi gibi yerlerde bulunmuş, buralardaki önemli şahsiyetlerle görüşmeler yapmıştır.

“Temmuzun yirmi üçüncü (5 Ağustos 1903) Çarşamba günü bentlere ve Sultansuyu’na gitmeye karar verilip saadetlû Ahmed Paşa hazretleri rahatsız olduğu cihetle teşrif buyurmayıp mahdûm-ı âlîleri rifatlû Rüşdü Bey Efendimiz ile şeyhzâdem reşadetlû Hacı Ahmed Fevzi Efendi Hazretleri ve bir de Erzurumî âşık-ı sâdık faziletlû Hoca Mustafa Efendi birlikte olarak bizden sonra ayrıca araba ile teşrif ettiler. Fakir, Damat (Hâlid) Paşa Efendimiz Hazretleriyle kendisine mahsus olan arabasına râkiben bentlerden geçip Sultansuyu’na gittik.

Ammâ velâkin İstanbul’lu olduğum hâlde işte o güne kadar ne buralara gitmiş ve ne de buraları görmüş adam olmadığımdan bu gidişte hâsıl olan kiriş nihayete dayandı, yani huzur u sürurun son derecesine vardık.”

10 Ağustos 1903

“Atufetlû Ahmed Paşa Hazretleri biraz rahatsız olduğundan onu ve vâlidesini görmek üzere atufetlû Damat Hâlid Paşa Hazretleri Yüksek Kaldırım’da olan konaklarına teşrif edip şeyhzâdem faziletlû Hacı Fevzi Efendi Hazretleri ve Rüşdü Beyefendi ile sair bendegân hazır olduğumuz hâlde Havuzlu Köşk’te tehyie olunan sofra-i mahsûsa da mükemmel it’âm-ı ta’âm ile ittisalindeki köşkte bir hayli müddet muhabbet olunarak merhum Derviş Paşa Hazretlerinin müşarünileyh (Damat) Hâlid Paşa Hazretleriyle Mısır vukuatında oraya teşrifleri ve İngilizlerin Mısır’a gelmesi ve paşa merhumun Mısır ümerasına nutk-i beliğlerini nakl ü hikâye buyurmuşlardır.”