Dün, tam 1695 yıl önce, 11 Mayıs 330’da tarihin akışını değiştiren büyük bir karar alındı. Roma İmparatoru Büyük Konstantin, Byzantion kentini resmen Yeni Roma olarak ilan etti. Bugünkü İstanbul’un temelleri, bu hamleyle bir dünya imparatorluğunun kalbi hâline geldi. Konstantin’in kararı yalnızca bir başkent değişikliği değil; siyasi, kültürel ve dini dengeleri sarsan, çağ açıp çağ kapatan bir dönüm noktasıydı.
Neden Byzantion Seçildi?
Roma'nın doğuya bakan yüzü, uzun süredir artan siyasi baskılar, dış tehditler ve ekonomik dengesizliklerle yüzleşiyordu. İmparator Konstantin, Batı'da giderek zayıflayan Roma'nın yerine, Doğu’nun yükselen gücünü merkeze alacak stratejik bir üs arıyordu. Seçimini boğazın iki yakasını birleştiren, Asya ile Avrupa'nın kavşağında yer alan Byzantion’dan yana kullandı. Bu kadim Yunan kolonisi, hem savunulabilir limanları hem de ticaret yollarına hâkim konumuyla göz kamaştırıyordu.
Siyasi ve Dini Hesaplar
Büyük Konstantin’in tercihi, sadece coğrafi avantajlarla açıklanamaz. Bu kararın ardında dönemin güç dengelerine dair derin siyasi ve dini stratejiler yatıyordu. Pagan geçmişiyle Roma’dan kopuşu simgeleyen Yeni Roma, aynı zamanda Hristiyanlıkla şekillenen yeni bir imparatorluk vizyonunun taşıyıcısıydı. Konstantin, Hristiyanlığın yükselen etkisini tanıyan ilk Roma imparatoru olarak, yeni başkentini de bu yeni dini anlayışla inşa etti. Artık kilise ile imparatorluk iç içe geçmişti.
Bir Başkent, Üç İmparatorluk
Konstantinopolis adıyla tarih sahnesine çıkan şehir, Roma'nın mirasını Doğu'da taşıyan Bizans İmparatorluğu'nun kalbi oldu. Ardından 1204'te Latin İmparatorluğu’nun başkenti, 1453’te ise Osmanlı İmparatorluğu’nun payitahtı haline geldi. Her bir dönem, İstanbul’a yeni bir katman ekledi; onu sadece bir başkent değil, uygarlıkların birleşim noktası haline getirdi.
Tarihi Değiştiren Bir Seçim
11 Mayıs 330’da atılan bu adım, yalnızca bir şehrin adını değil, medeniyetin yönünü de değiştirdi. Roma’nın doğuya taşınan kalbi, bugün hâlâ İstanbul’un ruhunda atmaya devam ediyor.





