Dijital Çağın Tehlikesi: Sınavlarda Dezavantaj Kapıda
Son yıllarda öğrencilerin kitap okuma alışkanlıklarında ciddi bir düşüş gözleniyor. Dijital ekranların hayatımızdaki yerinin artmasıyla birlikte, kitaplar birçok öğrenci için arka plana atılmış durumda. Ancak bu durum, özellikle Liselere Geçiş Sınavı (LGS) ve Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) gibi kritik sınavlara hazırlanan gençler için büyük bir dezavantaj yaratıyor. Çünkü yeni nesil soruların büyük çoğunluğu, ezberlenmiş bilgiden çok okuduğunu anlama, yorumlama ve analiz etme becerisine dayanıyor.
Konuyla ilgili eğitimciler, öğrencilerin aslında dijital ortamlarda çok fazla "okuma" yaptığını ancak bu okumaların parça parça ve dağınık bilgilerden oluştuğunu belirtiyor. Bu tür okumaların, sistematik ve bütünlüklü bir düşünce dünyası oluşturmadığının altı çiziliyor. Eğitimciler, bu durumu "doyurucu bir öğün yerine anlık atıştırmalıklara" benzetiyor. Değişen şeyin, öğrencilerin ne kadar okuduğu değil, ne okuduğu olduğu vurgulanıyor.
Okuduğunu Anlayan Sınavda Öne Geçiyor
Merkezi sınavlarda başarının, sadece bilgiye değil; okuduğunu anlama, çıkarım yapma ve eleştirel düşünce yeteneğine bağlı olduğu artık biliniyor. Araştırmalar, YKS Türkçe testinde en başarılı dilimde yer alan öğrencilerin, haftalık ortalama okuma sürelerinin günde 30 dakikanın üzerinde olduğunu gösteriyor.
Eğitim uzmanları bu durumu şöyle açıklıyor: "Düzenli kitap okuyan öğrenciler, yalnızca kelime dağarcıklarını değil, düşünme hızlarını, dikkatlerini ve metinler arasında ilişki kurma becerilerini de geliştiriyor. Bu özellikler ise paragraf, yorum ve özellikle yeni nesil olarak adlandırılan grafik okuma sorularında belirgin bir üstünlük sağlıyor."
Sınavlarda başarılı olmak için artık sadece bilgiyi hatırlamak yetmiyor; öğrencinin bilgiyi bağlam içinde kullanması ve analiz etmesi gerekiyor. İlgililer, "Okuma becerisi artık aracı değil, merkezi bir beceriye dönüştü" diyerek konunun önemini bir kez daha belirtiyor.
Kitap Okuma Alışkanlığı Oluşturmada Ailelere Büyük Sorumluluk Düşüyor
Çocuklarının kitap okuma alışkanlığı kazanmasını isteyen ailelere de önemli görevler düşüyor. Uzmanlar, öncelikle aile ve çevrenin kitap okuma davranışını destekleyici olması gerektiğini vurguluyor. Özellikle anne ve babanın rol model olması, kitap okumanın "zorunlu bir görev" ya da "ceza" olarak değil, hayatın doğal bir parçası olarak görülmesini sağlıyor.
Diğer bir önemli nokta ise çocukların ilgisini çekecek türde kitapları okumaları konusunda desteklenmeleri. Aile içinde okunan kitaplar hakkında yapılan paylaşımlar, çocukların okuduklarını anlamlandırmalarına ve gelişimlerine önemli katkılar sunuyor.
Dijitalleşme Kitapla Barışabilir
Dijitalleşmenin önüne geçilemeyeceği gerçeğiyle hareket eden uzmanlar, kitapla teknoloji arasında köprüler kurulabileceğini ifade ediyor. Kitapların sesli versiyonlarla desteklenmesi, hikâyeyi genişleten QR kodlar veya karakterlerin yer aldığı kısa videolarla okuma sürecinin etkileşimli hale getirilmesi, çocukların ilgisini artırarak ekranda okudukları dağınık bilgileri anlamlı bütünler haline getirebilir.





