“Mukaddes Emanetler”
Erzincan…
Bir şehirden öte, Türkleşmenin ve İslamlaşmanın ocağı…. Anadolu’nun kapıları Malazgirt’le açıldığında, buraya gelen atalarımız sadece bir toprak parçasını fethetmedi; gönülleri de fethetti. Onlar kılıçla değil; merhametle, adaletle, inançla yerleştiler bu topraklara.
Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi ev sahipliğinde düzenlenen “Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşması Bilgi Şöleni”, sadece akademik bir etkinlik değil; aynı zamanda bir gönül buluşmasıydı. Bilgi Şöleninde dile getirilen “Bu topraklara kılıçla geldik ama kalplere yerleştik.” sözü, geçmişin mirasını bugünün bilincine taşıyan bir ilham cümlesi ve asırların özetidiydi.
Bir elimizde kılıç, bir elimizde ilim ve irfan vardı. Ahmet Yesevî’nin hikmetiyle, Alperenlerin nefesiyle bu topraklara kök salındı. Alparslan Anadolu’nunun kapılarını açtı, Fatih İstanbul’u fethetti, Yavuz üç kıtaya hükmetti. Ama hepsinin temelinde insanlık, adalet ve ahlak vardı. Kılıcın keskinliği kadar kalbin yumuşaklığı da medeniyetimizin temeli oldu.
Medine-i Münevvere’nin vakfiyesi Erzincan’da “Mukaddes Emanetler Sergisi” ile bugün yeniden "CAN" bulan o ruh, Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi’nin ev sahipliğinde binlerce gönlü aynı manevi iklimde buluşturdu. Hz. Peygamber’in (sav) mübarek saç-ı şerifi, sakal-ı şerifi, kadem-i şerifi, Kâbe ve Ravza-i Mutahhara örtüleri, Hz. Ebubekir, Hz. Ali, Hz. Hüseyin ve Abdülkadir Geylânî’ye ait teberrükler ile nice mukaddes emanet, ziyaretçilerin gözyaşlarıyla selamlandı.
Bu sergi, bir arz değil; bir tefekkür yolculuğuydu. Her bir ziyaretçi, emanetlerin manevî havasında derin bir iç yolculuk yaptı. 100.000’i aşkın Peygamber sevdalısı, bu topraklarda bir kez daha ümmet olmanın, maneviyatla yoğrulmanın huzurunu yaşadı. Belki fiziksel olarak teberrüklere dokunulmadı; fakat her bir kalp o emanetlerin ruhuna dokundu.
Mukaddes Emanetler Sergisi, geçmişle bugünü, gönülle inancı birleştiren bir köprü oldu. Bu köprüden geçen herkes, kimliğini, tarihini, medeniyetini yeniden hatırladı. Çünkü bu emanetler sadece bir dönemi değil; ümmet bilincini, aidiyet duygusunu, ilahi sevgiyi temsil ediyordu.
Unutmayalım ki; kimliğini unutan toplumlar, geleceğini de unutur. Bugün teknoloji markalarını, dizi karakterlerini ezbere biliyoruz ama bizi biz yapan değerleri, bu toprakların mayasını bazen unutuyoruz. Mukaddes Emanetler, bize bunu bir kez daha hatırlattı.
Bu mübarek hizmete sebep olanlardan ve hizmetkarlığını yapan "Güzel " insanlardan Rabbimiz (cc) razı olsun. Vesselam…
Not: Sempozyum kelimesini yerine “Bilgi Şöleni” kullanılmıştır.