Bilim insanlarının yüzyıllardır hayranlıkla incelediği doğa yasalarından biri, evrenin sırlarını çözmemize ışık tutuyor: Enerjinin Korunumu Yasası.
Bu temel fizik yasasına göre, enerji ne yaratılabilir ne de yok edilebilir; sadece bir formdan diğerine dönüşür. Isıya, ışığa, harekete ya da kimyasal enerjiye… Ancak hiçbir zaman yok olmaz. Bu yasa, yalnızca laboratuvar deneylerinde değil, evrenin doğum anından bugüne kadar geçen sürede de geçerliliğini koruyor.
Büyük Patlama’dan Günümüze Aynı Enerji
Yaklaşık 13.8 milyar yıl önce gerçekleştiği kabul edilen Büyük Patlama, evrendeki tüm madde ve enerjinin kaynağıydı. O anda ne kadar enerji varsa, bugün hâlâ evrende o kadar enerji var. Ne bir damla fazlası ne de eksiği… Sadece biçim değiştirdi: galaksilere, yıldızlara, gezegenlere ve canlılara dönüştü.
Elementlerin Kozmik Yolculuğu
Büyük Patlama sonrası oluşan ilk element hidrojendi. Bugün gözle görülebilen maddenin yaklaşık %75’i hâlâ bu temel elementten oluşuyor. Hidrojeni, az miktarda helyum ve lityum izledi. Geriye kalan tüm elementler —karbon, oksijen, demir gibi hayatın yapı taşları— ise yıldızların içinde oluştu.
Yıldızlar ve Kozmik Geri Dönüşüm
Yıldızlar, gaz ve toz bulutları olan nebulalarda doğar. Milyonlarca yıl boyunca nükleer füzyonla enerji üretir, sonunda ise süpernova adı verilen dev patlamalarla ölürler. Bu patlamalar, yıldızın içindeki elementleri uzaya saçar ve yeni yıldızların, gezegenlerin ve hatta canlıların yapıtaşlarını oluşturur.
Bugün insan vücudundaki her bir atom, bu kozmik döngünün bir ürünü. Başka bir deyişle, hepimiz yıldız tozuyuz.
Evrenin Sonsuz Döngüsü
Enerjinin Korunumu Yasası sayesinde biliyoruz ki, evrende hiçbir şey gerçekten yok olmaz. Sadece dönüşür. Bugün vücudumuzda dolaşan atomlar, bir zamanlar bir yıldızın kalbindeydi. Belki de başka bir galaksinin tozuydu.
Bu bilimsel gerçek, evrene bakışımızı kökten değiştiriyor. Çünkü bizler sadece evrenin bir parçası değiliz — bizatihi evrenin ta kendisiyiz.





