Bahçe kelimesi dahi insanın ufkunu, bahtını açıyor Yeniden filizlenen ağaçlar ve çiçeklerle sanki hava değiyor, insanlar daha mutlu oluyor. Kurumuş, topraklar, kurumuş ağaçlar yeniden canlanırken, sanki yeniden dirileceğimizi ispat edercesine. Nisan yağmurlarıyla topraktan zümrüdî hayatlar fışkırıyor, Bunun adı yeniden dirilişin bayramıdır, ilkbahardır.

          Belediyemize ait park bahçeler müdürlüğünce hazırlanan rengârenk çiçekler yetiştiriliyor, her yıl olduğu gibi yine yeniden düzenlemeleri yapılarak yerlerine dikiliyor. Bahçıvanlar, iş makineleri harıl harıl çalışmaya başladılar. Hızla modernleşen şehrimizde yeni projelerle çok güzel dinlenme ve çocuk parkları açılıyor, insanlar latif bir havanın içince daha mutlu olacaklar.

          Her nedense daha evvel park ve bahçelerimizin çimenlerini ve çiçeklerini ihata eden duvarları yıkıldı, güzelim çimenleri ayakaltında kaldı. Betonlaşan dünyamızda yeşil alanlar daraldıkça insanlar, topraktan, köyden ve sağduyudan uzaklaştıkça duygusuz, merhametsiz kimseyi tanımaz ve isyankâr hale geliyor. Ama unutmayalım ki üzerini izole ettiğimiz, uzaklaştığımız o toprak bir gün yine bize kucak açacaktır.

Şehrimizin merkezi yerlerinde dinlenme yerleri olan, Barış Manço (şehir parkı), İnönü parkı ve belediye parklarımız var. Her yıl alanları yeniden motifleşip modern hale getirilse de cazibeli bir görünümü yok. Çünkü her birinin içinden yayalar tarafından çapraz yollar açılmış, çimenler zindeliğini kaybetmiş. Her yıl bin bir emekle çimenler ekiliyor, çiçek fideleri dikiliyor hiç değilse yeşil alanları bilhassa yol kenarlarından onları muhafaza eden güzelliğine güzellik katan neden yeşil çitleri yok. Siz onların etrafına bir şerit dahi çekseniz yine çiğnenmiyor. Böyle ihatasız yeşil alanlar, sahip çıkılmayan çocuk gibidir, bir gün heder olur. Bir düşleyiniz etrafı yeşil çitlerin ardından sergilenen çimenleri rengârenk çiçekleri, aralarındaki muhabbet edilen kameriyeleri.

Parklardaki yıllara meydan okuyan ağaçların altındaki oturma bantlarına bakınız, bilhassa Camii Kebirin bahçesindeki oturma bantlarına insanlar hiç oturmak istemiyor, çünkü her birinin üzerlerinde karga pislikleri kaplamış. Başka şehir parklarında olduğu gibi giriş takları yok, mazıları yok, üzeri siperli oturma bantları yok, hatta hiç birinde kameriyeleri yok. Bu arada Atatürk parkındaki suni şelalenin yeniden gözden geçirilmesi ve hatta akuapark haline getirilmesi şehrimize yeni bir canlılık kazandıracağı kanısındayım.

Sınırları kaldırırsanız her şeyi ayakaltına sevk edersiniz. Ayak izleri de ayak izlerini takip ederek yok ederler. 

Çimenlere, çiçeklere kıymayın efendiler, çiğnemeyin, çiğnetmeyin efendiler, koruyun ve onların etrafını yeşil çitlerle süsleyin efendiler.