Çiftçilik, yalnızca karın doyurmanın ötesinde bir anlam taşır. Doğanın döngüsünü devam ettiren bu kadim meslek, insanlığa nefes, gezegene umut olur. Tarım yapılan alanlar, karbon emilimi sağlayarak iklim krizine karşı doğal bir savunma hattı oluşturur. Her bir tohumun toprakla buluşması, yalnızca mahsul değil, geleceğe umut yeşertir.

Sebze üretimi azaldı, meyve üretimi arttı

TÜİK’in 2024 yılına ilişkin bitkisel üretim istatistik verilerine göre tarla ürünlerinde yüzde 5, sebzelerde yüzde 5,6 oranında azalma görülürken, meyve üretimi ise yalnızca yüzde 2,1 arttı. Bu veriler, Türkiye tarımının alarm verdiğini ortaya koyuyor.

Neden Herkes Topraktan Uzaklaşıyor?

Bir zamanlar kuşaktan kuşağa aktarılan çiftçilik geleneği, bugün yerini hayal kırıklığına bırakıyor. Gübre, mazot, tohum ve sulama gibi temel girdilerdeki maliyet artışları çiftçiyi kıskaca almış durumda. Çoğu üretici, emeğinin karşılığını alamadığı için toprağını terk ediyor.

Toplumda Tarım Algısı Zayıf

Bir diğer önemli sorun ise tarıma yönelik toplumsal algı. Gençler arasında çiftçilik, modern hayattan uzak, "geri kalmış" bir uğraş olarak görülüyor. Oysa şehir hayatının sürdürülebilirliği, toprağın bereketine, kırsalda çalışan çiftçilerin alın terine bağlı.

Köyler Boşalıyor, Tarlalar Sessiz

Kırsaldan kente göç, sadece nüfusu değil; üretimi de taşıyor. Köyler boşalıyor, traktörler çürüyor, harman yerleri sessizliğe gömülüyor. Bu tablo, Türkiye’nin uzun vadeli gıda güvenliğini ve ekonomik sürdürülebilirliğini tehdit ediyor.

Erzincan: Fırsatlar Şehri Olabilir

Bu olumsuz tabloya rağmen umut var. Erzincan gibi iller, tarımda potansiyel merkezler haline gelebilir. Verimli toprakları, güçlü su kaynakları ve ulaşım ağlarına yakınlığı sayesinde Erzincan, hem açık tarım hem de seracılık için oldukça uygun. Destek politikaları ve teşviklerle burası tarımda istihdam üssüne dönüştürülebilir. Gençlerin tarıma ilgisini çekmek için eğitimden medyaya kadar birçok alanda bilinçlendirme çalışmaları şart.

Muhabir: Yasemin Dülgeroglu