Bilim dünyasında uzun yıllardır tartışılan "kelebek etkisi" kavramı, sadece hava durumu gibi fiziksel sistemlerde değil; ekonomi, psikoloji, siyaset ve felsefe gibi pek çok alanda da etkisini gösteriyor. Bu etkileyici düşünce, bir sistemdeki başlangıç koşullarında meydana gelen küçük bir değişikliğin zamanla büyük, hatta tahmin edilemez sonuçlara yol açabileceğini ifade ediyor.
Kelebek etkisinin temelini oluşturan teori, meteorolog Edward N. Lorenz’in çalışmalarına dayanıyor. Lorenz’in geliştirdiği Kaos Teorisi, özellikle hava olaylarının neden bu kadar öngörülemez olduğunu açıklarken kelebek etkisini de gündeme taşıdı. Lorenz'in ünlü benzetmesine göre, Amazon Ormanları’nda kanat çırpan bir kelebek, haftalar sonra Amerika kıtasında fırtına oluşmasına neden olabilir.
Bu düşünce, karmaşık sistemlerin doğasını anlamak için oldukça önemli. Kaos teorisi; hava hareketleri, borsa dalgalanmaları ya da okyanus akıntıları gibi kontrol edilmesi zor, doğrusal olmayan olayları inceliyor. Bilim dünyasında 20. yüzyıla kadar doğayı açıklamak için Öklidyen geometri kullanılsa da, bu geometrik anlayış ağaç dalları, nehir kıvrımları, bulut yapıları gibi doğadaki karmaşık desenleri açıklamakta yetersiz kaldı. Bu noktada fraktal geometri devreye girdi.
Polonya kökenli matematikçi Benoit Mandelbrot tarafından 1975 yılında tanımlanan "fraktal" kavramı, doğadaki tekrar eden ve karmaşık yapıları modellemek için kullanılıyor. Mandelbrot kümesi gibi yapılar, doğadaki kaotik sistemlerin matematiksel temellerini anlamamıza yardımcı oluyor. Kelebek etkisinin anlaşılması, sadece teorik değil; günlük yaşantımızda da pratik sonuçlar doğuruyor.
Örneğin atmosferdeki karbondioksit oranında meydana gelen küçük bir artış bile, küresel ısınmayı tetikleyerek tüm iklim sistemini etkileyebilir. Çünkü karbondioksit, ısıyı tutan bir sera gazıdır ve sıcaklık artışına neden olur.





