Antalya ile Konya arasında, Toros Dağları’nın kalbinde gizlenen Giden Gelmez Dağları, yalnızca sarp kayalıkları ve zorlu coğrafi yapısıyla değil, aynı zamanda yıllardır halk arasında anlatılan korkutucu efsaneleriyle de biliniyor. Adını “gidenin geri gelmediği” yönündeki söylencelerden alan bu dağlar, Türkiye'nin doğal ve kültürel mirasında ilgi çekici bir yere sahip.
Harita Genel Komutanlığı’nın 1945 yılında yayımladığı haritada bile “Piyade Geçmez” olarak işaretlenen bu bölge, geçmişten bugüne kadar doğaya karşı verilen yaşam mücadelesinin bir sembolü haline geldi.
Toroslar'ın Gizemli Bir Parçası
Toros Dağları'nın Orta Toroslar bölümünde yer alan Giden Gelmez Dağları; Küpe Dağı, Kuyucak Dağı, Akdağ, Tınaztepe ve İçeri Dağ gibi yüksek ve ulaşılması güç zirveleri kapsıyor. Bazı kaynaklar bu listeye Karatepe, Kızıldağ ve Karadağ’ı da ekliyor. Alpin orojenez döneminde oluştuğu düşünülen bu dağ dizisi, 2000 kilometreyi bulan Toroslar’ın önemli bir halkasını oluşturuyor.
Efsanelere Konu Olan Bir Trajedi
Yöre halkının hafızasında yer etmiş en bilinen efsaneye göre, bir grup avcı bu dağlara avlanmak için gider. Soğuk havada sığındıkları alanda yaktıkları ateş, buzların erimesine ve zeminin çökmesine neden olur. Altlarında bir mağara olduğunu fark edemeyen avcılar hayatlarını kaybeder. Sadece içlerinden birinin köpeği sağ kurtularak köye döner. Ulumalarıyla tehlikeyi haber veren köpek sayesinde köylüler olayın izini sürer. O günden beri, bu dağlara "Giden Gelmez" denir.
Yaşama Direnen Dağ Köyleri
Coğrafi olarak zorlayıcı ve karstik yapıya sahip olan Giden Gelmez Dağları’nda yerleşim son derece sınırlıdır. Antalya’nın Akseki ilçesi çevresinde yer alan bazı köyler, bu zorlu coğrafyada yaşam mücadelesi veriyor. Karstik arazideki polye ve uvala gibi doğal çöküntülerin etrafında kurulan bu yerleşimlerde hayvancılık, özellikle kıl keçisi yetiştiriciliği öne çıkıyor.
Bölgenin Akdeniz ve İç Anadolu iklim kuşağının kesişiminde yer alması, hem iklimsel hem de ekolojik çeşitliliği beraberinde getiriyor. Ancak sarp araziler otlak alanların kısıtlılığına yol açıyor. Bu nedenle yaylacılık neredeyse zorunlu hale gelmiş durumda. Tarım, arıcılık ve geleneksel el sanatları da geçim kaynakları arasında yer alıyor.
Doğa ile Efsanenin Kesiştiği Nokta
Giden Gelmez Dağları, yalnızca fiziksel zorluklarıyla değil; aynı zamanda kültürel anlatılar ve doğayla kurulan ilişkinin bir yansıması olarak da dikkat çekiyor. Bu dağlar, hem bilimsel hem folklorik açıdan araştırılması gereken çok katmanlı bir alan olma özelliğini koruyor.





