Günümüzde yalnızlık, tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar yaygın bir duygu hâline geldi. Kimi insanlar bu durumu sakinleştirici ve özgürleştirici bulurken, kimileri için yalnızlık giderek ağırlaşan bir yük hâline dönüşüyor. Ancak uzmanlar, yalnızlığın yalnızca tek başına kalmakla ilgili olmadığı konusunda hemfikir.

Yale Üniversitesi’nden Dr. Paul Hoffman, yalnızlığın kişinin arzuladığı sosyal yakınlığı bulamadığında ortaya çıkan duygusal bir boşluk olduğunu belirtiyor. Bu nedenle bir kişi kalabalık bir ortamda bile kendini derin bir yalnızlık içinde hissedebilir.

Yalnızlık ve Sosyal İzolasyon Aynı Şey Değil

Güncel araştırmalar, “sosyal izolasyon” ve “yalnızlık” kavramlarının farklı boyutlara sahip olduğunu ortaya koyuyor. Sosyal izolasyon fiziksel temasın azlığını ifade ederken, yalnızlık kişinin sevgi, kabul ve aidiyet ihtiyacının karşılanmadığına dair içsel bir deneyim olarak tanımlanıyor. Bu da yalnızlığın çevremizdeki kişi sayısıyla değil, ruhsal ihtiyaçlarımızla bağlantılı olduğunu gösteriyor.

Yalnızlığın son yıllarda küresel çapta hızla artması, “yalnızlık salgını” olarak adlandırılan yeni bir toplumsal probleme işaret ediyor. Birçok üniversitede yapılan araştırmalar, özellikle öğrenciler arasında bu duygunun belirgin şekilde arttığını ortaya koyuyor.

Ergenlerde Yalnızlık Artıyor

Dünya Sağlık Örgütü, gençlerin %5 ila %15’inin yalnızlık yaşadığını bildiriyor. Yeni bir çevreye uyum sağlamaya çalışmak, dışlanma hissi veya sosyal baskılar bu duyguyu tetikleyen başlıca etkenler arasında yer alıyor.

Psikiyatrist Dr. David H. Klemanski’ye göre modern toplumda yalnızlık iki temel nedenle kronikleşiyor:
Teknoloji ve başarı odaklı yaşam tarzı.

Teknoloji bir yandan insanları birbirine bağlarken, bir yandan da ilişkileri yüzeyselleştiriyor. Öte yandan modern hayatın performans ve kariyer merkezli yapısı, derin ve anlamlı bağlar kurmayı zorlaştırıyor.

Peki Çözüm Ne?

Uzmanlar, yalnızlıkla başa çıkmanın kişiye özgü yaklaşımlar gerektirdiğini belirtiyor. İnsanlarla bir araya gelmeye imkân tanıyan ortamlara katılmak, doğada zaman geçirmek, keyif veren hobilere yönelmek ve güven duyulan kişilerle vakit geçirmek süreci kolaylaştırabilir.

California Üniversitesi’nden Prof. Dr. Andy Merolla ise özellikle gençlerin arkadaş çevrelerinde yalnızlığı fark edip küçük adımlarla destek olabileceğini vurguluyor. Yemeğini sürekli tek başına yiyen veya sosyal ortamlardan uzak duran bir öğrenciye “Merhaba” demek bile güçlü bir bağlantının başlangıcı olabilir.

Küçük Adımlar, Büyük Etkiler

Uzmanlara göre yalnızlığı azaltmanın yolu, çoğu zaman küçük ama samimi adımlardan geçiyor. Bir sohbet başlatmak, birini bir gruba davet etmek veya sadece yanında olduğunu hissettirmek… Bu davranışlar hem yeni dostlukların kapısını açıyor hem de yalnızlıkla mücadelede önemli bir fark yaratıyor.

Muhabir: Merve Kiraz