Güney Pasifik’teki gizemli Rapa Nui, ya da daha yaygın adıyla Paskalya Adası, devasa taş heykelleriyle yüzyıllardır insanlığın hayal gücünü cezbetmeye devam ediyor. Ancak bu anıtsal yapıların ardındaki sır perdesi, yapılan son arkeolojik kazılarla aralanıyor.

Uzun yıllar boyunca bu heykellerin neden yapıldığı ve ne amaç taşıdığı belirsizliğini koruyordu. Tahminlere göre MS 1000 ile 1600 yılları arasında inşa edilen ve “Moai” adı verilen bu dev taş figürlerin atalara tapınmayı temsil ettiği düşünülüyordu. Ancak son yapılan bilimsel araştırmalar, heykellerin sadece sembolik değil, aynı zamanda işlevsel bir rolü olduğunu ortaya koyuyor.

Paskalya Adası Heykel Projesi kapsamında yürütülen kapsamlı kazılarda, adadaki heykellerin büyük kısmının çıkarıldığı Rano Raraku taş ocağına odaklanıldı. Burada ortaya çıkarılan iki Moai heykeli, yüzeyin hemen altında neredeyse tamamen toprakla kaplanmış halde bulundu. Kazılar sırasında alınan toprak örnekleri ve yapılan kimyasal analizler, bu bölgenin olağanüstü düzeyde verimli olduğunu gösterdi.

Analizlerde kalsiyum, fosfor gibi tarımsal üretim için kritik elementlerin yüksek seviyelerde bulunduğu belirlendi. Aynı bölgede muz, gölevez ve tatlı patates gibi ürünlerin yetiştirildiğine dair izler bulundu. Bu da taş ocağının sadece heykel yapımı için değil, aynı zamanda verimli bir tarım alanı olarak da kullanıldığını gösterdi.

Heykellerin dikildiği bu alanın, ada halkı tarafından kutsal kabul edildiği ve tarımsal bereketle doğrudan ilişkilendirildiği düşünülüyor. Moai heykelleri yalnızca geçmişin atalarını temsil etmiyor, aynı zamanda onların ruhani gücüyle toprağa hayat verdiğine inanılıyordu. Bu inanç, heykellerin taş ocağının içinde, başka bir yere taşınmadan bırakılmasını da açıklıyor.

Toprak yapısının zenginleşmesinde, heykel üretimi sürecinde açığa çıkan kaya parçalarının ve doğal su kaynaklarının rol oynadığı anlaşıldı. Ana kayadan koparılan tüf taşlarının ayrışarak kil üretmesi, toprakta doğal bir gübre etkisi yarattı. Bu durum, taş çıkarma faaliyetinin kendisinin toprağın tarıma uygun hale gelmesini sağladığını ortaya koyuyor.

Ayrıca bölgedeki heykellerin dik pozisyonda ve sabit olarak inşa edilmiş olması, bunların adanın farklı yerlerine taşınmak için değil, doğrudan bulunduğu yerde bir tür koruyucu ya da kutsal figür olarak yapılmış olduğunu gösteriyor. Bu yeni bulgular, bugüne dek yaygın olan “tüm Moai heykelleri taşınmak üzere yapılmıştır” düşüncesine önemli bir karşı argüman sunuyor.

Paskalya Adası’ndaki bu kapsamlı kazılar sayesinde, Moai heykellerinin yalnızca kültürel ya da dini figürler değil, aynı zamanda ekolojik ve ekonomik öneme sahip kutsal yapılar olduğu netlik kazandı. Heykellerin yalnızca geçmişi temsil etmekle kalmayıp, toprağı canlandıran, adanın tarımsal geleceğine yön veren birer sembol oldukları artık bilimsel olarak da destekleniyor.

Muhabir: Merve Kiraz