Son günlerde ülke gündeminde bulunan bir konuyla ilgili olarak yazmak istedim bu gün. Bu ülkenin içerisinde bulunduğu en büyük problemlerden birisini dile getirmek istedim.  Bu problemin adı da İstanbul sözleşmesi.

       Her n kadar Demokrasiyle yönetiliyor olsak ta % 99’u Müslüman olan bir ülkenin aslında kapısından bile geçirmemesi gereken İstanbul sözleşmesi ile . Kadınlara Yönelik Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye amaçlanıyordu. Ancak kanunlaşan maddeler insaniyet dışı ilişkilerin de önünü açmış oldu.

       Avrupa Birliğine girmek adına dayatılan ve 2014 yılında yürürlüğe giren bu sözleşmeyi imzalayan bir çok ülke şerh koyarken benim güzel ülkem, dönemin dışişleri bakanı Ahmet Davutoğlu’nun imzasından sonra kayıtsız ve şartsız olarak bu anlaşmaya yürürlüğe soktu.

      Peki bu anlaşmayla kadına yönelik şiddet bitti mi ?  

      HAYIR.  

      Aile içi şiddet bitti mi ?

      Ona da HAYIR.

      Eski koca şiddeti bitti mi ?

      Ona da HAYIR.

      Aynı evde evlilik dışı yaşayanlar arasındaki şiddet bitti mi ?

      Ona da HAYIR.

       KISACA BU SÖZLEŞMENİN İÇERİĞİNE BAKALIM MI ?

       Sözleşme, yalnızca ev içindeki (genellikle eş veya partnerler veya ebeveyn ve çocuklar gibi farklı kuşaklar arasında meydana gelen) kadınlara yönelik şiddeti değil, aynı zamanda kamusal alandaki (örneğin aynı evi paylaş­masa bile eski eşin veya partnerin kamusal alanda yönelttiği) şiddeti, işyerleri, okullar, karakollar, hapishaneler vb. kurumlardaki kadınlara yönelik şiddeti de yasaklıyor.

      Ayrıca sözleşme'de, ekonomik zarar veya ekonomik ızdırap da kadına yönelik şid­det biçimlerinden biri (ekonomik şiddet) olarak tanımlanıyor.

       Hatta yayınlandığı tarih itibariyle yayınlandığı ülkenin anayasasıyla çatışması halinde bile Anayasa mahkemesine gönderilemeyeceğine ilişkin notlanın da yer aldığı anlaşma ülkemiz için tamamen REZALET…

       VEL HASIL

        Erkeklerle kadınlar arasındaki dengeyi sağlamak adına imzalanan bu metin ile kadın, erkeğin üzerinde bir mevkiye çıkarılmıştır. Pozitif ayrımcılık adına atılan bu adım ile erkek parmaklıkların arkasına atılmıştır.  

       Tamam. Şeriat ile yönetilmiyoruz. Ancak Hz. Muhammed döneminde İslam dininde 2 kadının 1 şahit sayıldığını, şu anda ise 1 kadının ifadesinin 2 erkeğin zıddını ifade etmesine rağmen doğru kabul edildiğini hatırlatmak istedim. Hani belki kafalarda bir şeyler canlanır.

       Yani ; kapısında beklediğimiz, hele biraz daha bekleyin diye oyalandığımız Avrupa Birliği Komisyonunun anlaşmasına imza attık. Ancak hala beklemekteyiz. Neyi beklediğimizi biz de bilmiyoruz. Belki AB bizi içlerine hiç almayacak. Ancak bu anlaşma ile güzel Türkiyem aile bütünlüğünü taa kökünden baltalamış olacak.

       Hatta anlaşmadan dönülmemiş olması durumunda ağacı kökünden baltalamayı bırakın kopartmış bile olacağız. Az kaldı. Kulislerde konuşmalar oluyor. Ancak bu konuşmaların başkana ulaşması adına Bu yazının paylaşımı çok önemli.

       Rica eder saygılar sunarım…