İnsan gözü akıl yapınca, gözün vazifesini akıla yükleyince her şeyin her şeyle ilgili olabileceğinden bihaber zihin tarlasına ektiği dikenli tohumları, kirli düşüncelerle yeşerterek rahatsız edebiliyor insanlığı…

 İhtiraslar unutturuyor insana asli vazifesini ve itiyor takiyyeciliğin kucağına. Tabii olan, hakikati dile getirmenin ulviliğidir ki, onu aramak lazım.Onu aramayı göze alamayanların ondan mahrum olması da haktır.

Evet, insan toprağın altında çürüyüp kaybolmak için yaratılmadı ki. Ressam başladığı tabloyu hiç yarım bırakır mı?

Ama gel gör ki, insan doğmak kolay insan olmak zor. Bir demirden hem nal yapılıyor hem kılıç. İnsan da öyle.

İlahi ferman olan Kur’an-ı Kerimde 89 yerde zikredilen “Ya Eyyuhelleziyne Amenü” Ey İman Edenler ! diye Rabbimizin, şunları şunları yaparsanız hükmü şöyle olur. Şunları da yapmazsanız hükmü böyle olur ikazı kısacık yaşamımızı ve ölüm ötesi hayatımızı projektör gibi aydınlatması gerekirken, maddi anlamda dünyamızı mamur etme ihtirası ve neticede ahretimizi berbat etmek gibi bir gaile yi hangi akıl başa bela edebilir ki?

İşte İnsanın paradoksu da burada başlıyor.

  1. Avrupa, biraz Amerika, Biraz muhafazakâr, Biraz Mekke, biraz Roma, biraz laik, biraz anti laik, biraz milliyetçi, biraz sosyalist. …cı lar… C iler, …cu lar, cü ler le. Dün öyle, bugün böyle. Hepsinden olsun canım ne zararı var müşteri kaçacak değil ya. Zamanına zeminine göre rüzgâr ne tarafa esiyorsa, esen tarafa doğru marş marş...

Dün ayrı bir renk, bugün ayrı bir ahenk. Düal (ikili) yaşam tarzı… Hangi hezeyanlara gebe bulunduğu belirsiz talihsizler… İnsan asıl yörüngesinden sapmış olmasın bir kez.

Çarklar kendilerinin istediği yönde dönerse alabidiğine cesur, unutuluyorum mu diye düşünmeye başlayınca hırçın, vicdanlarından haykıran hakikatler lisanlarına gelmeye çalışınca, tekrar onları geri çağırır gömerler yüreklerinin karanlık dehlizlerine…

            Zahirecinin ambarına göz diken fare misali…

Külfetsiz nimete konma hastalığı…

Emek, çaba,gayret,sabır ve azimle değil, tavassutla ve kurduğu ilişkilerle bir yerlere gelebilme, gelme ihtirası…

Böylesine renksizlik ve oynaklıkla ne halkın, ne Hakk’ın gönlüne girmek ne mümkün? Her hırpalanışı bir öğüt sayarak, silkelenip kendine gelmek ne hoş, bin bir sıkıntı içinde ümide sarılarak el ele geleceği kucaklamak ne büyük yiğitlik…

Yaptıklarının farkında olmayan ne kadar çok insan var mezarını türkü söyleyerek kazan. Avrupalı Çiçero’ nun, iyiliği hangi elde görsem derhal topumu tüfeğimi atar ona teslim olurum dediği gibi… İnsanlığa hizmetin, iyiliğin, rengi, deseni, ci si cu su olur mu? Benim iyim senin iyin ne demek?

Toplumun sinesinde yer etmiş, ilimin, bilimin zirvesine çıktıktan sonra “ La Edri” (Ben bilmiyorum) diyen kahramanlar. Bilmediklerimi ayağımın altına alsaydım başım göğe ulaşırdı diyen irfan ve erdem yolcuları… Hafızalardan silinmeyen kahramanlar… Gösterdikleri ufukla, yazdıkları ile çizdikleri ile insanlığın yaralarına, sıkıntılarına tabip olanlar…İlahi sırların parçalarını çöze çöze hakikatin, vasat insanlara nasip olmayan boyutlarını muhataplarına sunanlar, insanlığı marifet sağanağına boğanlar, kalemin gücünü içteki sezişten, temas ettiği her nesneden, soluk alıp verdiği her mekândan, göze ilişen her görüntüden alıp, kelimeler kaleme hücum etmeden vicdanlarını akort ederek, nefisleri ile mücadeleyi baş hedef yapıp, şöhret ucuzluğuna gözünü iliştirmeyecek kadar kararlı, dostlarının teveccühünü ve alkışlarını sadece gülümsemeyle karşılayacak kadar ferasetli, kömür tozları arasında dolaşıp ta kendisini çil çil altınlar arasında sanan zavallılardan ve kalem oynatıcılardan uzak, cılız seslerin zevk ve safa sahnesinde cızırtılı fon müziği eşliğinde kendini duyurmaya çalıştığı ortamlara alıcıları kapalı olanların izini sürmek ve örnek almak geleceğimizin inşası adına

Ziya paşa ne güzel demiş; Ayinesi iştir kişinin lafına bakılmaz.

Diğer taraftan mabutlaştırdığı nefsinin gölgesinde mışıl mışıl uyurken zamanın öğütücü dişleri arasında ezilip sel sefil adı sanı anılmadan öfkeleri kabirde susturulanlar.

Yoksa türkü çığırarak Allah diyen,yalan dolu çuvalının içinde hakikat arayan o kadar çok ki…

Kalem deyip geçmeyin, kalemin mürekkebi çok önemli. Akrepte kesesinde zehir taşıyor.