Asırlardır gerek ülkemizde gerekse diğer ülkelerde yaptığımız camilerin sanat üstünlüğü, manevi ihtişamı ön plana çıkmakta ve bizimde övüncümüzdür. Keza makam sahibi gür sesli müezzinlerin yanık, ezan ve sala sesleriyle mest etmektedir. Bu İslam dinine yaklaştırmanın bir tezahürüdür.

       Bu kadar çok ulviyetin, ihtişamın ardından ayrı bir mimari şekli düşünmekteyim. Camilerin dış mimarisindeki görselliği ve işlemelerindeki sanat üstünlüğü, hayranlığı yine ön plana çıkmalıdır. Ancak böyle bir caminin kapısından içeriye girildiğinde ayrı bir hava sergilenmeli, ayrı bir mimari tarzı ortaya çıkmalıdır. Dış mimarisi dünya hayatının cazibesini, sanat üstünlüğünü yansıtırken, iç mimarisinde de mezarı ahreti hatırlatmalıdır.

       Kısaca caminin iç mimarisinde, umumi bir sadelik ve loş bir havanın ardındaki sakinliği ortaya çıkmalıdır. Dışarıdaki engin dünya âleminin süslemeleri ve hayranlıkları geride kalmalı ve ayrı bir dünyanın varlığı ortaya çıkmalıdır.

       İç mimarideki süslemeler yine mahir ustaların sanat harikaları ortaya çıkmalıdır.

        Konuyu ele alacak olursak, Cami tabanı kahverengi taş ve toprak motiflerini sergileyen halılarla donatılmalıdır. Duvarlarda yine aynı şekilde, taş toprak figürleriyle donatılmalıdır. Tavanla duvarların kesiştiği çizgiler küçük led ampullerle ışıklandırılmalı. Pencereler tek sıra halinde biraz yüksekten ve daire şeklide olmalı, yani dünya beride kalmalı. Tavanda aynı şekilde boyanmalı, yani bu manevi loşluk insanı sarmalamalıdır. Duvarlardaki levhaların yazıları beyaz led ampullerle ışıklanmalı, kalan iç kısımları da yeşil taş ve toprak figürleriyle bezeklenmelidir.

       Cami içerisinde safları bölen müezzin mahfilide en arkada sağ alt köşeye bitişik, imamı görecek açıdan biraz yüksekçe olmalı ve buradan minareye açılan yine bir de kapısı olmalıdır. Cami içerisindeki sütunlar silindirik şeklinde olmalı ve üzeri kırmızı ve toprak rengi motiflerle süslenmelidir.

       Işıklandırma sistemi etrafta loş bir hava sergilerken sadece imamın olduğu mihrabın tavana yakın üst kısmında yeşil bir ışıklandırma olmalıdır. Sadece mukabele okunurken caminin diğer ışıkları açılmalıdır. Ayrıca caminin yan taraflarında birer kişilik küçük inziva odaları olmalıdır. Belki de bunalım geçiren insanlar bu inziva odalarında huzur bulacaktır. Burada asıl gaye manevi huzurun ortaya çıkması, dünya meşgalesiyle unutulan ölüm ve ahretin hatıra gelmesidir.

       Bu iç mimariden asıl murat, yaşantılarımız sadece bu dünya hayatından, zarafetinden ibaret olmadığıdır. Dahası evde namaz kılma ile böyle bir camide namaz kılmanın faklılığı da ortaya çıkacaktır.

       Özetle bu caminin mimarisinde dış aksamlar dünyayı ve ahenklerini, sanat üstünlüğünü ortaya çıkarırken, iç mimarisinde ki loşlular, taş toprak motifleri de manevi havayı, ölümü, mezarı ve yeniden dirilişi sergilemelidir.

Belki bir gün, böyle bir mimar mühendisimiz girişimde bulunur.