Altın sikkeler, arkeolojik kazılarda en nadir rastlanan buluntular arasında yer alır. Bunun başlıca nedenleri arasında, bu tür sikkelerin geçmişte yalnızca sınırlı bir kesimin erişebildiği yüksek değerli eşyalar olması ve kaybolduklarında genellikle büyük çaba harcanarak geri alınmaları yer alır. Bu nedenle, Bizans İmparatoru VII. Michael dönemine ait altın bir sikke gibi parçalar, nadir birer tarihi kanıt niteliği taşır.

İlginç bir örnek ise Türkiye’nin Hatay ilinde, 1930’larda ISAC tarafından yürütülen arkeolojik çalışmalarda ortaya çıkmıştı. Çatalhöyük sahasında yürütülen kazılarda, çok sayıda Orta Bizans bronz sikkesinin yanı sıra iki altın sikke bulunmuştu. Bunlar, bir Ortaçağ köyü yerleşiminin kalıntıları arasında keşfedildi.

Kırsal bir köy yerleşiminde bu denli çok sayıda sikkeye rastlanması, uzmanlar için hâlâ cevaplanmamış bir sorudur. Dolaşımdaki altın ve bronz sikkelerin yoğunluğu, bu küçük yerleşimin sıradan bir köyden fazlası olabileceğini düşündürmektedir. Olasılıklar arasında, köyün yakın çevresinde Bizans ordusuna ait bir askeri tesisin yer alması yer alıyor. Bu da, sikkelerin askerî ödemeler yoluyla dolaşıma girmiş olabileceği ihtimalini güçlendiriyor.

Bölgenin tarihi bağlamı da bu teoriyi destekler nitelikte. Kazının yapıldığı dönemden kısa süre sonra Antakya ve çevresi Selçuklu, ardından Haçlı kuvvetlerinin kontrolüne geçmiştir. Bu geçiş dönemi, Bizans’ın bölgedeki varlığının sona erdiği kritik bir sürece işaret eder.

Altın sikkeler gibi nadir ve değerli buluntular, yalnızca ekonomik geçmişi değil, aynı zamanda sosyal, siyasi ve askeri ilişkileri de ortaya koyar. Hatay’daki bu örnek, Bizans’ın sınır bölgelerindeki ekonomik hareketliliği anlamak açısından önemli bir pencere sunuyor.

Muhabir: Merve Kiraz