Antalya'nın Demre ilçesinde yer alan Myra Antik Kenti'ndeki Lykia Kaya Mezarları, yalnızca antik bir nekropol değil, aynı zamanda binlerce yıl öncesine ait duyguların ve yaşam tarzlarının taşlara kazındığı birer tarihi belge niteliğinde.

M.Ö. 4. yüzyılın ilk yarısına tarihlenen bu kaya mezarları, Lykia uygarlığının ölümden sonraki yaşama bakışını yansıtmakla kalmıyor, aynı zamanda hayattaki bağların da kalıcılığını gözler önüne seriyor. Mezar duvarlarından birinde yer alan ve duygusal etkisiyle dikkat çeken şu yazıt, mezarların sadece bedenleri değil, anıları da sakladığını gösteriyor:
"Moskhos, Demetrios’un kızı Philiste’yi seviyor."

Kaya mezarları, dışarıdan bakıldığında tapınak ya da ev mimarisiyle şekillendirilmiş. Bazıları patika yollar ve taş merdivenlerle ulaşılabilir şekilde inşa edilmiş; adeta bir yerleşim yeri gibi düzenlenmiş. Bu mezarlar, yaşamın mezar mimarisine taşınmış bir yansıması niteliğinde.

İç yapılar ise dikkat çekici şekilde antik evlerin yatak odalarını andırıyor. Genellikle üçer yatakla donatılmış mezar odaları, ölen kişinin öbür dünyada da konfor içinde olması gerektiğine inanıldığını gösteriyor.

Toplumsal yapı hakkında da bilgi veren mezarlar, genellikle orta ve üst sınıfa ait kişilere ait. Elit kesim akropolisin güvenli bölgelerinde yer alırken, halk sınıfı daha aşağı kotlarda yaşamış. Bu ayrım, ölü gömme ritüellerine ve mezar mimarisine de yansımış.

Bazı mezarların cephelerinde aile üyelerinin kabartmaları yer alıyor. Bu kabartmalar, antik çağın taşlara işlenmiş aile albümleri gibi. Zamanla silinmiş olsalar da, kırmızı, sarı, mavi ve mor gibi canlı renklerle boyandıkları biliniyor.

Antalya’nın tarih hazinelerinden biri olan Myra’daki bu mezarlar, sadece arkeolojik birer yapı değil, aynı zamanda Lykia halkının hayat, ölüm ve sevgi üzerine düşüncelerinin de bir yansıması.

Muhabir: Merve Kiraz